HESABIM
GİRİŞ YAP

Hoşgeldiniz! Hesabınıza buradan giriş yapabilirsiniz.



Yardım
ya da
YENİ HESAP OLUŞTUR

Bilgilerinizi girerek yeni bir hesap edinebilirsiniz.



Yazan: Ayşe Cerit | Koç Üniversitesi - Hukuk, 2. Sınıf


İNSANLIĞIN MEDENİYET DESTANI

İnsanlık tarihini medeniyetler arası etkileşimler üzerinden inceleyen bir eser olan İnsanlığın Medeniyet Destanı, Batı merkezli tarih anlayışına tepki olarak doğmuştur. Herhangi bir medeniyeti merkez alan tarih anlayışına karşın, medeniyetlerin etkileşim yoluyla geliştiğini savunur. Somut örneklere yer verilerek medeniyetlerin birbirinden bağımsız gelişmediği fikri savunulur. Öte yandan Batı merkezli tarih anlayışını sorgulayarak medeniyetler dünyasına Asya ve Afrika medeniyetlerinin katkılarını öne çıkarır. Yazara göre bu büyük medeniyetler dünyasının tek bir kahramanı yoktur.

Kültürler arası diyaloğun önemini sürekli vurgulayan yazar kültürel çeşitliliğin ne kadar büyük bir zenginlik olduğunu belirtir. Yazara göre bu diyaloglar olmaksızın medeniyetler gelişemez.

Eserde göze çarpan diğer bir nokta yazarın evrensel değerler yaratma fikridir. Yazar bu noktada öneriler sunsa da bu önerilerin somut politikalara dönüşmesi noktasında kültürel sorunlarla karşılaşabileceği söylenebilir. Ülkelerin ve toplumların tarihsel gelişim içindeki çeşitli farklılıkları göz önüne alındığında bunun mümkün veya olası bir durum olmadığı açıkça söylenebilir. Medeniyetler arasındaki siyasal çıkarlar, ekonomik eşitsizlikler ve dini-kültürel farklıların bu denli net olduğu bir dünyada evrensel değerler veya bir evrensel birlik yaratmak mümkün değildir. Zaten yazar da eserde bu fikri öne atmakla kalmış ve bu türden bir birliğin ve harmoninin nasıl sağlanacağına dair önerilerde bulunmamıştır.

 

Yazar, “Avrupa, bilim ve teknolojinin zirvesine yükselirken, kendisini insanlığın efendisi ilan etti. Oysa bu yükseliş, yalnızca kendi çabalarının sonucu değildi. Doğu'nun bilgi hazinesi, bu başarıların temel taşıdır.” diyerek Batı’nın bilim ve teknolojideki gelişiminin temelinde Doğu’nun bilime olan katkılarının olduğunu iddia eder. Bunu yaparken de çinin kâğıt, İslam medeniyetinin matematik ve tıp bilimlerindeki katkılarına dair örneklerine yer verir. Batının ilim ve fendeki bu gelişmesinde diğer medeniyetlerin katkı sağladığı ve Batı’nın bu gelişmelerden ilham aldığı söylenebilir. Ancak Batı bu gelişmeyi katederken elbette kendi özgün katkılarıyla bunu başarmışlardır. Aksi halde yaptıkları şey Doğu’yu taklitten öteye geçmez ve bu gelişme olarak addedilemezdi.

 

Garaudy'nin en dikkat çekici tezlerinden biri, tarihin yalnızca galiplerin yazdığı bir başarı hikâyesi olmadığıdır. Ona göre, insanlığın medeniyet destanı, ortak bir üretim sürecinin eseridir. Garaudy, farklı medeniyetlerin, özellikle İslam, Çin, Hint ve Afrika medeniyetlerinin Batı'nın düşünce ve bilimine yaptığı katkıları detaylandırır. Özellikle İslam medeniyetinin Avrupa Rönesans'ı üzerindeki etkisi bu bağlamda önemli bir yer tutar. Endülüs'teki bilimsel çeviri hareketleri, İbn Rüşd’ün Aristoteles felsefesine yaptığı yorumlar ve Müslüman matematikçilerin modern bilimsel yöntemlere katkıları, Garaudy'nin medeniyetler arası diyalog vurgusunun güçlü örnekleridir.

 

Garaudy, Batı merkezci tarih anlayışının, diğer kültürlerin özgün katkılarını göz ardı ettiğini savunur. Batı'nın bilimsel devrimleri ya da sanayi devrimi gibi dönüm noktaları, genellikle yalnızca Batı'nın içsel dinamikleriyle açıklanır. Oysa Garaudy'ye göre, bu süreçler diğer medeniyetlerden alınan bilgi ve tekniklerle mümkün olmuştur. Ancak burada Garaudy'nin zaman zaman Batı'nın kendi içsel yaratıcı gücünü küçümsediği düşünülebilir. Özellikle Aydınlanma düşüncesinin ve modern demokratik kurumların oluşumunda Batı'nın özgün katkıları daha dengeli bir şekilde ele alınabilirdi.

 

Esere eleştirel gözle baktığımızda ise, objektif tarih analizinin ön planda olduğunu söylemek kolay değildir. Yazarın medeniyet destanını ele alırken Batı eleştirisi noktasında dengeli olduğunu söyleyemeyiz. Özellikle bilim ve teknolojideki gelişmeleri göz önüne aldığımızda Batı’nın medeniyet destanına katkısının yadsınamaz oluğunu söyleyebiliriz. Yazar bazı noktalarda haklı olsa da bu eleştirilerin Batı’nın insanlık medeniyetine olan katkısının azımsanması düzeyinde olmaması gerekirdi. Gerçi eserin giriş kısmında “Üzerinde duracağımız mesele batının insanlık medeniyetine olan katkısını inkâr değil, bütün kültürlerin yegâne kaynağı Grekler ve Romalılar, Yahudi-Hristiyan ve rönesans geleneğidir seklindeki “klasik önyargı” ya karşı savaş açmaktır.” şeklinde bir söylem olsa dahi bunun çok objektif bir şekilde yansıtılmadığını söyleyebiliriz. 

 

“Hiçbir medeniyet tek başına ne başlangıçtır ne de son. Medeniyetlerin tarihi, bir kültürün diğerine aktardığı meşale ile anlam kazanır.” diyen yazar medeniyetler arası etkileşimin medeniyetler arası diyaloglarla geliştiğini kasteder.

İslam medeniyetine de geniş yer veren yazar: “İslam, Batı'nın unuttuğu bir şeyin hatırlatıcısıdır: Maneviyatın, bilginin ve ahlakın birliği.” der. Medeniyetlerin çeşitliliğinin önemine dikkat çeken yazarın Batı’nın da medeniyetler dünyasına önemli katkılar yapan bir medeniyet olduğunu ve eserinde onu hariç bırakmasının eleştirilebilir bir nokta olduğunu söyleyebiliriz. “İslam, Doğu ve Batı arasında bir köprüdür ve bu köprü, insanlık için bir ahlak ve maneviyat kaynağıdır.” Garaudy, İslam medeniyetini ayrıca ahlak ve maneviyat açısından idealize eder. İslam medeniyetini idealize eden bir anlayış yazarın Müslüman bir kimliğe sahip olmasından kaynaklanıyor olabilir.

 

İnsanlık medeniyetine batıyı hariç tutarak farklı bir perspektiften bakma fırsatı sunan ve insanın ancak medeniyetler diyaloğu sayesinde hayatta kalabileceğini savunan bu eser, ele aldığı medeniyetler hakkında derin bilgiler vermiştir. Asıl amacı Batı hegemonyasını reddetmek ve insanlığın gerçek medeniyet destanını anlatmak olan bu eseri okumadan önce daha genele hitap eden bir dil ve üslup kullanılacağı düşünülebilir, ancak yazar bazı yerlerde okuyucudan geniş bilgi sahibi olmasını bekliyor. Ancak eserin geneli düşünüldüğünde medeniyetler tarihine ilgili ama bilgisi az olan kitleye hitap eden bir kitap olduğu söylenebilir.

 

“Avrupa’nın büyüklüğü, Doğu’nun bilgeliğini kendi öz dinamikleriyle harmanlamasında yatar.”

“Jül Sezar'ın seferlerine dikkatlice göz atsam, benim hayatımda değişiklik meydana getirebilecek hiçbir şey bulamam. Olsa olsa hafızamın ambarına bir bilgi daha eklemiş olurum. Buna karşılık bir Song dönemi Çin resmi, Mevlâna Celâleddin-i Rûmî'nin tasavvuf bir şiiri, Zen-Budist Huei-neng'in bir meditasyonu ise bütün hayatımı, tabiatla ve insanlarla ilişkilerimi değiştirmeme yardım edebilir.”

“Tarih, Galiplerin Değil, İnsanlığın Hikâyesidir”

“Bir medeniyet, başka bir medeniyetle konuşmayı reddettiği an ölür.”


Sayfayı Paylaş :