Orkun Durgun
“Beyaz adamın bu kadar çok kargosu varken bizim neden yok?’’ çok basit gibi görünen bir sorunun üzerine temellenen sorgulama zincirinin anahtarı önümüze kitap ve belgesel olarak dökülüyor. Jared Diamond’ın toplumların farklı gelişmesinin sebeplerini araması ile başlayan bu süreç bizlere birçok ilginç ve yeni bilgiler kazandırıyor. Diamond, Avrupa toplumlarının aslında diğer toplumlardan daha zeki olmadığını fakat yüzyıllardır şansın onların yanında olduğunu düşünmektedir. Bu düşüncelerini oldukça tutarlı kanıtları ile desteklemektedir. Düşüncesine yönelik birçok eleştiriler olsa da kitabın aldığı ödüller bu eleştirileri gölgeler niteliktedir. Aslında Diamond, gelişmiş toplumların belki de umurunda olmadığı bu toplumsal düzensizliği görmezlikten gelemeyen ‘’insanlardan’’ sadece biri. Fakat onu erdeme taşıyan düşüncesi değil araştırma ve çalışmaları. Diamond; Papua Yeni Gine, Orta Doğu, Tropik Afrika Bölgeleri, Güney Amerika Medeniyetleri başta olmak üzere birçok yerde çalışmalar yapar.
Tarihte neden bazı toplumlar daha hızlı gelişmiştir? İbn-i Haldun’un ‘’Coğrafya Kaderdir’’ sözü aslında tüm soruların basit bir cevabı niteliğindedir. Bu sorunun cevabı için Diamond medeniyetin kökeninde yani Orta Doğu’da araştırmalar yapar. Arkeologlardan aldığı bilgiler neticesinde bu topraklarda ‘’tarımın evcilleştirilmesi’’ bilgisi onun için altın değerinde olacaktır. Orta Doğu’da buğday ve arpa sayesinde insanların topluca doyacağı tarlalar oluşturulur. Bu bitkiler aynı zamanda uzun süre dayanabilen, depolanabilen ve doyurucu niteliktedir. Bu toplu yaşamanın en büyük parçası olmuştur. İnsanların birbirleri ile yakın iletişimi bilgiyi doğurur. Aynı zamanda karnını doyurabilen insanlar farklı alanlar ile ilgilenmeye başlayabilir. Papua Yeni Gine’de ise bölge iklim, coğrafi şartlar vb. nedenlerden dolayı toplu tarım yapılamamıştır. İnsanlar küçük gruplar halinde yaşamışlar ve doğaya tam bağımlı hale gelmişlerdir.
Orta Doğu günümüzde avantajını kaybetse de ‘’Bereketli Hilal’’ olarak adlandırılan bölgeden aynı enlemler boyunca yayılan coğrafyaya buradaki bitkilerin, hayvanların, buluşların dağılımı coğrafi şartlar neticesinde hiç de zor olmamıştır.Çünkü aynı enlemde olan bölgelerde güneş ışığının bulunduğu zaman aralığı eşittir,dolayısıyla aynı zaman diliminde yetişen bitkilerin aynı enlem boyunca varolan topraklarda yetişme şansı doğmuş ve yayılmıştır.Zamanla bu yayılma Mısır, Anadolu, Avrupa olarak ilerlemiştir. Mısırda adeta bir medeniyet patlaması yaşatan bu yayılma yine iklim vb. şartlardan dolayı duraklamış olabilir. ‘’Kader’’ bu kez Avrupa’nın yanında olacaktır. Bu konuda Avrupa en avantajlı coğrafya olarak önümüze çıkar. Hem coğrafi şartları hem iklimi sayesinde buradaki medeniyet patlamasını engelleyecek bir şey yoktur. Yıllar süren bu süreçte Avrupalılar çeşitli tarım ürünü ve hayvanı alarak yaşamlarına devam ettirmiştir. Fakat medeniyetin gelişmesi sadece bunlara mı bağlı kalmalıydı?
Avrupalılar ‘’Bereketli Hilal’’den sadece tarım ve hayvanları değil aynı zamanda zengin bir kültürel ve bilgi birikimini de almışlardı. Bunun en bariz örneği çelik olacaktır. Belgeselde bahsi geçen çelik Orta Doğuda kireç taşının günlerce yüksek derecede ısıtılması ile elde edilen bir maddeydi. Fakat Avrupalılar uzun süren medeniyetlerinde sadece buluşları almakla yetinmeyip onları geliştirmişlerdir. Çelikten ürettikleri kılıçları, silahları onların en büyük avantajı olacaktı. Belki de ‘’Bereketli Hilal’’in verdiği bu bilgi onlara ilerleyen yüzyıllarda gelişmiş silahlar ile bir tehdit olarak geri dönecektir?
Tüm bunların yanında mikrobun yeri neydi? Mikrop neden bazı toplumları yok ederken bazı toplumları güçlü kılıyordu? Coğrafya yine dolaylı yoldan seçimini yapar. Bunun cevabı için yine evcilleştirilmiş hayvanlara bakmamız gerekiyor. Avrupa toplumları yüzyıllar boyunca evcilleştirilmiş hayvanlarla büyürler, sütünü içerler, etini yerler.Hayvanlarla yakın ilişki içinde olmaları ve ürünlerini de tüketmeleri sebebiyle zamanla hayvanlardan aldıkları mikroplara karşı bağışıklık geliştirirler .Avrupalıların kolonileştirmeye çalıştıkları toplumlar ile etkileşimlerinde bu insanlara mikroplar hızla yayılır bazı toplumları silah kullanmadan dahi yok eder.
Bir diğer yönüyle mikroplara baktığımızda şans Orta Afrikalının yanında gibi gözükebilir. Eğer kontrol onlarda ise tabii!. Avrupalıların Orta Afrika’ya yerleşmemelerinin sebeplerinin başında gelir tanımadıkları mikroplar. Fakat yerleşememeleri orayı sömüremeyecekleri anlamına gelmez. Onların çelikleri mikroplardan üstün gelmiştir burada. Güney Afrika’da kurdukları dev koloniler sayesinde kara kıtaya hükmetmek daha kolay hale gelmiştir.. Fakat daha kuzeye yerleşemezler. Bunun yerine bölge halkının bağışıklıklarından yararlanmaya çalışırlar. Fakat ters giden bir şey vardır. Afrikalılar neden toplu halde değil de dağınık şekilde birçok farklı grup halinde yaşamaktadır? Bunun en belirgin cevabı bataklıklarda ve su kenarlarında bulunan sivrisineklerdir. Afrikalılar ne kadar batı bilgisinden yoksun olsalar da doğa onlar için başlı başına bir bilgidir.Sivrisineklerin su kenarlarında bulunması onları dağlarda dağınık halde yaşamaya sevketmiş,yüzyıllarca salgın hastalıklardan korunma bu şekilde gerçekleşmiştir . Fakat dağınık topluluklar kolayca kontrol edilemezdi. Avrupalı koloniciler onları belirli yerlere topladılar ve acımasızca çalıştırdılar. Kısa sürede salgın hastalıklar Afrika’nın başına dert oldu. Günümüze kadar uzanan bu süreçte Avrupa Afrika’yı sadece kolonileştirmemiş aynı zamanda onları doğal yaşantılarından koparıp ölüme terk ettiği ‘Gözyaşların Kıtası’ olmaya mahkûm etmiştir. ‘’Kader’’ onlardan yanayken kaderlerini değiştiren insanlar kaderi yanlarına almışlardır. Gelecekte sömürge bitse bile insanların değiştirilen yaşam tarzları onlar için dezavantaj olmaya devam edecektir. Diamond hastanede ölen çocukları görünce gerçeklerle yüzleşmenin etkisi ile gözyaşları döker. Bu gözyaşları kara kıtadaki gerçekler ile yüzleşmenin kanıtı niteliğindedir.
“Coğrafya kader ise en büyük silah kader midir?”