Yazan: Muhammet Veysel Ertunç | Yeditepe Üniversitesi - Hukuk Fakültesi, 1. Sınıf
BİR TREN, ÜÇ İSTİKAMET
Orhan Kemal, Cumhuriyet Dönemi'nde işçilerin sorunları üzerine yazdığı önemli eserlerle tanınan yazardır. Ekmek Kavgası, Hanımın Çiftliği, Ekmek Kavgası, Murtaza gibi kitapları bulunan yazar, birçok türde eser vermiş olsa da romancılığıyla öne çıkmaktadır. Bereketli Topraklar Üzerinde kitabı da yazarın roman türünde ortaya çıkmış değerli yapıtlarındandır.
Söz konusu eserde Sivas'ın Ç. köyünden bir parça ekmek ve üç kuruş para için gurbete Çukurova'ya doğru yola koyulan üç arkadaşın köyden kent hayatına sert geçişi ve yaşadıkları çatışmalar anlatılmaktadır. Bu hayatta bencillik, yalnızlık, hep daha fazlasını kazanma hırsı hâkimdir. Üç arkadaş, köydeki en saf duygularıyla hiç tanımadıkları, yalnızca hemşehrileri olduğunu bildikleri bir fabrika sahibinin kendilerine iş vereceğinden emin bir biçimde yola çıkarlar. Köydeki sıcak ilişkileri ve bağları onlarda bu umudu uyandırmıştır ancak kent hayatının kirli yüzü ilk kez burada kendini göstermiştir. Günlerce fabrikanın kapısında yatan kahramanlar ancak kendilerini arabanın önüne atarak işe girebilmişlerdir ki bu işte de kazandıkları üç kuruşu avanta olarak verirler, zor şartlar altında çalışırlar ve dahası birçok işçiyle birlikte ahırda kurumuş dışkıların üstünde uyurlar. Köyden kente ekmek parası umuduyla göç eden İflahsızın Yusuf, Pehlivan Ali ve Köse Hasan kentte insan onuruna yaraşır biçimde yaşam sürmekten oldukça uzaklaşmışlardır. Kent hayatının insanı içine çeken, insani özelliklerini ve benliklerini kaybetmelerine sebep olan şartları daha ilk günden kendisini göstermiştir. İnsanlar; sağlık, barınma, beslenme gibi temel ihtiyaçlarının hiçbirini tam olarak karşılayamamaktadırlar. Yusuf, daha önce Sivas'ta çalışması ve emmisinden dinlediği tecrübeler sebebiyle diğerlerine nazaran daha bilgili ve kent hayatına daha temkinli yaklaşan karakterdir. Pehlivan Ali ise kent hayatındaki ahlaki çöküntünün simgesi olan karakterdir. Köse Hasan da çalışma şartlarına dayanamayarak hastalanan ve hemşehrilerinin daha iyi bir iş fırsatı bularak kendisini yarı yolda bırakmasıyla ölüme terk edilen karakterdir. Hemşehrilik bağlarının güçlülüğünden her fırsatta söz eden karakterlerin kent hayatına hızlıca adapte olarak hastalanan arkadaşlarını geride bırakıp kendi yollarına gitmesi de kent hayatının bencilliğinin insanı içine nasıl çektiğini göstermektedir. Karakterler artık hemşehrilik, dostluk gibi kavramlardan uzaklaşarak daha fazla kazanmayı her şeyden üstün tutmaktadırlar. Onlar artık birer kent insanıdır ve kentin kurallarına uyum sağlamaktadırlar.
Kitapta önümüze serilen kent hayatının bence en aşağılık yönü insanın insanlığını kaybetmesinin yanında kadının da metalaştırılmasıdır. Kadınlar, geçimini sağlamak için erkeklerin oyuncağı haline gelmektedirler. On altı yaşındaki Fatma, para için önce inşaattakilerin sonrasında çiftlikte ağanın, ırgatbaşının eğlencesi haline gelmektedir. Selvi ve kardeşi ise üç kuruş para için başkalarına satılan, genelevde çalışmak zorunda kalan gencecik kızlardır. Bahsi geçen kadınlar sırf hayatlarını devam ettirebilmek için kendi benliklerinden vazgeçmek zorunda kalmaktadırlar. Kadın, insan olmaktan çıkmış ve cinsel obje haline gelmiştir. Kitapta benim için en acı nokta budur. Ayrıca ağalar etli pilav yerken ırgatların pilavından taş çıkmakta, kurumuş dışkıların üstünde veya tarlada uyumakta ve yine o dışkıların üstünde paslı jiletle doğum yapmaktadırlar. Ağalar ve işçilerin yaşam şartları arasındaki uçurum ve işçilerin yaşadığı zorluklar çok net göze çarpmaktadır. Adaletsizlik, insan onuruna yakışmayan hayatlar şehir hayatının belirgin unsurlarındandır.
Kent hayatındaki ahlaki çözülme üç karakterden en çok Pehlivan Ali'de kendini gösterir. İradesi zayıf, kadınlara karşı geri durmayı bilmeyen bir özelliktedir. Ekmek parası için gittiği Çukurova'da önce sözlüsünü tamamen unutmuştur, sonrasında ise ekmek derdini unutup inşaattaki Ömer Zorlu'nun on altı yaşındaki nikahsız karısı Fatma'yı alıp kaçmıştır. İş de para da umurunda değildir, tek istediği Fatma'dır. Sonrasında birlikte ırgatlık yaptığı Aptal Kızı'na ve genelevde de Selvi'ye gönlünü kaptırmıştır. Çalışmak, para kazanmak amacıyla şehre giden Ali, asıl amacını unutup kentteki ahlaki çözülmeye uyum sağlamış ve sonu da acı olmuştur. Yusuf ise arkadaşını defalarca uyarmıştır ancak söz dinletememiştir ve kendi yolunda yürümüştür. İradesi daha güçlü olan, şehir hayatına benliğini daha iyi koruyan karakterdir. Kentte geçirdiği uzunca süreye rağmen eşine de şehre geliş amacına da hep sadık kalmıştır. Kendini geliştirmiş, usta olmuş ve şehir hayatının bunca zorluğuna karşın şık kıyafetler ve ailesine aldığı hediyelerle -arkadaşlarının ölümünden suçluluk duyarak ayakları geri geri gitse de- evine dönmeyi başarmıştır.
Orhan Kemal, söz konusu romanı ırgatlara okuduğunda ırgatlar 'Bu kadar olur. Bütün anlattıkların doğru, eksik bile. Çukurova'nın bereketli topraklarında öyle işler olur ki aklın durur. Sana anlatsak bir değil beş roman çıkarırsın.' diyerek tepki vermiş ve eserin başarısını tasdiklemişlerdir. Eser; kent hayatı karşısında savunmasız köylülerin yaşadığı zorlukları ve kişiliklerini kaybedişlerini Pehlivan Ali, Fatma, Selvi gibi karakterlerle çarpıcı bir şekilde anlatmış, okunması gereken başarılı bir romandır.