HESABIM
GİRİŞ YAP

Hoşgeldiniz! Hesabınıza buradan giriş yapabilirsiniz.



Yardım
ya da
YENİ HESAP OLUŞTUR

Bilgilerinizi girerek yeni bir hesap edinebilirsiniz.



Furkan Elmas

Üçüncü sınıflar olarak, Kitap Kulübümüzün ilk buluşmasını gerçekleştirdik. İlk kitabımız Richard Sennett'in Karakter Aşınması adlı eseri oldu. Üzerinde uzun uzun tartışmamızı sağlayan eserin sunumunu Boğaziçi Üniversitesi Tarih bölümünde okumakta olan arkadaşımız, Furkan Elmas yaptı. Başarılı ve etkin sunumundan dolayı Furkan'a ve değerli fikirleriyle katılım sağlayan diğer tüm  arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz.

 

Arkadaşımız Furkan Elmas'ın değerlendirme yazısını sizlerle paylaşıyoruz.

 

Karakter Aşınması

Richard Sennett tarafından 1998 yılında yazılan ve ilk baskısı 2002 yılında yapılan “ Karakter Aşınması” kitabı, yeni kapitalizmin insan ahlakına ve davranışlarına etkisini günlük hayattan somut etkileri göz önüne alarak incelemektedir. Richard Sennett Chicago Üniversite’sinde lisansını, Harvard Üniversite’sinde ise sosyoloji üzerine yüksek lisansını yapmıştır. Kentli aile hayatları ve iş tanımının değişimi başlıca ilgilendiği konulardandır. 15 yıl önce yazdığı “ The Hidden Injuries of Class”( Sınıfın Saklı Yaraları) kitabı, Karakter Aşınma’ sının temelini oluşturmuştur. Burada temel aldığı örnekler onun 15 sene sonraki değişimi görmesini rahatça sağlamıştır.

 

Richard Sennett ’in bu kitabı oluşturmasını sağlayan metodolojiyi inceleyecek olursak, yazarımız bireylerin birbiriyle ilişkisinin ekonomiye yansımalarını değerlendirmiştir. Max Weber’ in sosyoloji biliminde kullandığı metodolojik bireycilik yöntemiyle, Georg Simmel’ in metodolojik ilişkiler yöntemini harmanlayarak ortaya eserini çıkarmıştır. Kitabın bazı yerlerinde Karl Marx’ ın kullanmış olduğu toptancılık yöntemini de eleştirerek, kitabın konusu olmadığı halde sosyolojik yöntemleri anlaşılır bir dille kitlesine anlatmıştır.

 

Kitap 8 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm olan Sürüklenme, Sınıfın Saklı Yaraları adlı kitabında mülakat yaptığı insanlardan biri olan Enrico’ nun oğlu Rico ile bir uçak yolculuğu esnasında karşılaşması ve Rico’nun 15 senelik zaman zarfında hayatında neler değiştiğini anlatmasıyla başlar. Enrico işinden memnun ve oğlunun iyi okumasını isteyen bir hademeydi. Risk almayı sevmeyen ve gelecekte kendisini bir yerde görebilen bir insandı fakat oğlu Rico babasının aksine iş hayatında belirsizlikleri olan ve hayatı çelişkilerle dolu birisidir. Enrico’ nun istediği gibi kaliteli bir eğitim alan Rico güzel işlerde çalıştıktan sonra danışmanlık sektörüne girmiştir ve o andan itibaren hayatın zorluklarıyla karşılaşmıştır. Önceleri gözüne güzel gözüken bu iş Rico’ nun daha önce çalıştığı işlere göre daha fazla çaba ve boyun eğme gerektirmektedir. İş hayatının bu yoğunluğu içerisinde ailesini aksattığını düşünen Rico, eğer çocuklarına gereken önemi veremez ve ahlakı öğretemezse çocuklarının birer çarşı faresi olacağını düşünüyor. Diğer bir deyişle; yazar, burada iş hayatındaki çabuk değişimlerin aile hayatına yansıması durumunda aile bağlarının rahatlıkla kopacağını düşünmektedir. Yeni kapitalizmdeki “Uzun vade yok” anlayışı, insanların bir yerle bağ kuramamasına ve bunun özel hayata yansımasıyla beraber insanların aile kurmakta veyahut devam ettirmekte zorlanmasına neden olmaktadır. Yeni dönem, hiyerarşi anlayışını değiştirmiştir çünkü eski anlayış çevik ve kendini hızla yenileyebilir değildir. Bu şartlar altında, başarıyı getiren davranışlar karakteri zayıflatmaktadır.

 

İkinci kısım olan Rutinde ise, kapitalizmin yeni ortaya çıktığı dönemlerdeki rutin anlayışı ile şuan ki anlayış kıyaslanıyor. Diderot, yazdığı Ansiklopedi adlı eserinde kâğıt fabrikasından yola çıkarak rutini anlatmıştır ve rutini övmüştür. Eğer bir şey yeterince tekrarlanırsa, bilginin özü pekişir ve aklı çalıştırmayı sağlar, ancak Adam Smith yazmış olduğu Milletlerin Zenginliği adlı kitabında, iğne fabrikasından örnek vermiştir ve rutinin aklı öldürdüğünü, yaptığın işi anlamadan sürekli aynı şeyi tekrarlamanın yaratıcılığı azaltacağını savunmuştur. Yeni kapitalizm dönemine doğru ilerlerken ise rutinin karşına esneklik çıkmıştır.

 

Üçüncü kısım olan Esneklikte, ilk önce esnekliğin önceki yüzyıllarda daha somut bir kelime olarak algılanırken şu an insanların maneviyat olarak esnemesinden bahsetmektedir. Modern esneklikte ise üç önemli nokta vardır: Kurumların kökten değişimi, üretimde esnek uzmanlaşma ve iktidarın merkezileşme olmadan yoğunlaşması. İlkinde kurumların dönemin şartlarına göre rotasını değiştirebilmek için sistemi parçalı bir yapıya dönüştürerek açık bir şekle dönüşmesi anlatılmaktadır. Yeri geldiğinde işçi çıkarmak ve almak ve kurum hafızasına değer vermemek bu dönemin yeni bir olgusudur. Esnek uzmanlaşma ise piyasaya daha hızlı ürünler sokarak tüketicinin talebine cevap vermektir. Bill Gates’in Microsoft’u bu yolu izleyerek büyümüştür. Bu noktada, Avrupa ve Amerika’daki sistemleri kıyaslamıştır. Ren modeli, yani Avrupa’daki sistem, güçsüzler çok kötü bir konuma düştüğü zaman yenilenme ihtiyacı hissederken Anglo- Amerikan modeli ise organizasyonları daha önemli görmüştür. Son kavram iktidarın merkezileşme olmadan yoğunlaşması ise bir şirketin dünyanın her yerinde kısımları olması ve bunların tek bir çatı altında olmadan yoğun bir şekilde faaliyetlerine devam etmesidir. Bu durum ise yöneticilerle fiziksel bir temasın olmamasına sebebiyet vermiş ve yukarıdan gelen taleplerin çok da doğru yorumlanamamasına neden olmuştur.

 

Dördüncü bölüm Okunaksız ’da ise yazarımızın daha önce incelemiş olduğu Boston’daki fırına geri dönmesine ve hayret verici bir değişim görmesiyle başlıyor. Önceleri İtalyan patronun olduğu ve Yunan fırıncıların çalıştığı bu mekan şimdilerde ise gençlerin kısa zamanlı çalışıp kaçmaya çalıştığı bir yer olarak gözüküyor. Fırın üzerine ilk araştırma yapıldığı dönemde Yunan fırıncılar birbirine sıkı sıkıya bağlıydılar ve kendilerini orta sınıfta görüyorlardı. Ahlaki konular onlar için çok önemliydi, özellikle iyi bir fırıncı olmak iyi bir Yunan olmak demekti. Değişen şartlar sonrasında, fırındaki imalat süreci değişmiş, teknoloji sayesinde tek bir tuşla ekmek çıkar olmuştu fakat bu durum yeni çalışan işçilerin normal bir şekilde ekmeğin nasıl yapıldığına dair hiçbir fikrinin olmamasına neden olmuştu. Çöp kovaları imalat hatası bir sürü ekmekle dolup taşıyordu. Ustabaşı Everts ise bu durumdan muzdaripti, makine bozulduğu zaman üretime devam edebilecek bir insan yoktu bu yüzden mesai saatleri dışında fırında ekmek nasıl yapılır bunu öğretmeye çalışıyordu. Ne kadar insanlara hitap edebildiği ise meçhul.

 

Risk kısmında ise Trout Bar’ın sahibi Rose’un bir risk alarak reklam sektörüne girmesi ve bu sektörde orta yaşlıların barınamaması ve yaşadığı iç çelişkiler yansıtılmıştır. Rose üzerinden genel bir ekonomi yapısını eleştiren yazarımız, geçmiş tecrübelerin artık değer görmediğini, orta yaşlıların eleştirmeye daha yatkın oldukları için patronlar tarafından sevilmediğinin altını çizmiştir. Risk, önceleri herkesin alamayacağı bir cesaret örneğiyken şimdilerde herkesin yapmak zorunda olduğu bir davranış aksi takdirde piyasada var olman imkânsız. Yeni sistemin gençleri kandırdığını düşünen yazarımız gençlerin hep kazanan olmak için risk aldığını ve ne olduğu bilinmez yollara sürüklendiğini belirtmektedir. Sosyal hareketlilikte yukarı çıktığını düşünen yeni nesil, aslında kendilerini bir muğlaklığın içerisinde bulmaktadır.

 

Altıncı bölüm İş Etiğinde ise yeni ekonomi stilinin takım çalışmasını övdüğünü fakat aslında bunun yüzeyselliğin paylaşımı olduğunu belirtmiştir. İnsanlar çalışmaya sevk ediliyor fakat bir başarısızlık olduğunda ise bir sorumlu bulunamıyor çünkü ekip lideri, eski tip liderler gibi davranıp tüm ipleri eline almıyor.

 

Sennett, başarısızlık durumunda ortaya çıkan senaryoları 7. Kısımda anlatıyor. Önceleri başarısızlık sadece yoksul kesime ait bir tabirken artık orta sınıfa da tesir ediyor. İnsanların birbirine bağlarının azalması ve uzun süreçli planlar yapılamaması güven eksiliğini ortaya çıkarıyor ve bu şartlar insanı amaçsız bir yaşamın içinde olduğunu düşünmeye sevk ediyor. Yazar, IBM’den kovulan üç çalışanın durumu üzerinden başarısızlığın anlaşılma sürecini çok güzel özetliyor. İlk önce kovulma nedenini yöneticilerin ihanetine bağlayan çalışanlar sonradan fark ediyorlar ki aslında onları kovanlar da o şirketten bir süre sonra kovuldu. Sonraki aşamada ise yabancıların üretim sürecine dâhil olması onların pabuçlarının dama atılmasına sebep oldu.(Çin’de ucuz iş gücünün olması ve şirketlerin bundan yararlanmak amacıyla kendi işçilerini kovması). En son aşamada ise, onlara tek mantıklı gelen şey kendilerinin zamanında gereken hamleyi yapmamasından dolayı zor duruma düşmesi oluyor.

 

Son kısım olan Tehlike Bir Zamirde, yer kavramının önemini ve ekonomiyi alt edebileceğinden bahsediyor. Eğer insanlar yerin önemini anlar ve çevredeki insanlarla bağlar kurup birbirlerine muhtaç duruma düşerlerse ki kötü bir muhtaçlıktan bir kasıt yok burada. Yeni sistem insanları şüpheci yaptı ve onları tek başına ayakta durmaya zorluyor, oysa insanlar birbirlerine sahip çıkar ve eksikliklerini tamamlarlarsa güven duyguları tazelenir ve bu sistemin getirdiği karakter aşınmasını hep birlikte yenerler. Bu bölümde biz ve cemaat kavramı üstünde sık sık durulmuştur.

 

Sonuç olarak, Richard Sennett kapitalizmin değişimini ve insanları nereye sürüklediğini birey bazında inceleyerek anlatmıştır. 15 sene önce yapmış olduğu araştırmayla şu anı kıyaslaması kitabı çok ilgi çekici bir hale getiriyor. Akademik bir dilden sıyrılarak olayı hikâyeleştirmesi ve altta yatan düşünceyi bu yolla servis etmesi, konuyla çok ilgisi olmayan insanları bile kendisine çekmiştir. Yazar bu konuda başarılı bir iş çıkarmıştır fakat düşüncelerini irdeleyecek olursak; kitabın bütünü boyunca makro sonuçları, mikro ilişkiler üzerinden açıklayarak giderken kitabın sonunda makro bir sonuca makro bir hareketlilikle açıklamıştır. Burada Karl Marx’ın düştüğü hataya düştüğünü düşünüyorum. Karl Marx’ a göre eğer kapitalistler proletarya üzerindeki baskıyı arttırırsa toplum daha militanlaşacak ve bir devrim yapacaktı ancak bireylerin korkup boyun eğecekleri veya yandaşlık yapacakları senaryosunu düşünmemişti. Max Weber’ in Marx’ a yaptığı en önemli eleştirilerden biri buydu. Yazarımızın kitap genelinde fikri olarak iyi bir seyri varken insanlar birbirine güvensin, bir olsun ve dünya kurtulsun gibi bir noktaya bağlaması argümanını zayıflatmıştır.

Keyifli okumalar dilerim!

 

Sayfayı Paylaş :