HESABIM
GİRİŞ YAP

Hoşgeldiniz! Hesabınıza buradan giriş yapabilirsiniz.



Yardım
ya da
YENİ HESAP OLUŞTUR

Bilgilerinizi girerek yeni bir hesap edinebilirsiniz.



Mert Erbudak

GERÇEK KENDİLİK ÜZERİNE

Kendilik olarak adlandıran kavram psikoloji tarihi boyunca çeşitli ekol ve düşünürlerce farklı adlandırmalarla sıkça işlenen bir kavram olmuştur. Bu alanda Kişilik Psikolojisi olarak da adlandırılan bir alt disiplin kurulmuştur. İnsanın bensel alanına dair araştırma yapan ilk kişiler psikologlardan önce filozoflar olmuşlardır. Sokrates, Platon ve Aristo gibi filozoflar bireyin insan olmasına ve bir tamlık haline olan yolculuğunu genel manada kişinin kendini gerçekleştirmesi yani gerçek kendilik haline ulaşması olarak tanımlamışlardır. Modern düşüncenin doğuş evresine geldiğimizde ise Descartes gibi düşünürler bireyin kendiliğe ulaşması için her şeyi silmesi yani zihinsel kategorilerini yeniden oluşturması üzerine düşünceler ileri sürmüşlerdir. Psikolojinin doğuşu ile birlikte kendilik alanı bilimsel bir şekilde incelenmeye başlayarak kendiliğin oluşumu gelişimi ve sorunlu alanları bireyin gelişimi sürecinde incelenmeye başlamıştır. Bu yönde ilk olarak Freud bilimsel anlamda bireylerin kişiliğine dair id, ego ve süper ego gibi kavramları öne sürmüştür. Bu üç öğeden birinde olan sıkıntı durumunda bireyin kişiliğinin belirli sorunlar ve evrimler geçireceğini öne sürmüştür. Aynı şekilde Jung, Maslow , Adler gibi klasik dönem psikologlarda kişiliği bu yönde bir düşünce ile devam ettirmişlerdir. Daha günümüze doğru geldiğimizde James Masterson’un Gerçek Kendilik olarak tanımladığı kişilik öncesinden farklı bir bensel alanı oluşturmuştur. Kendilik alanına dair düşüncelerini de 1985 yılında yayınladığı The Real Self A Developmental, Self and Object Relations Approach adlı eserinde bilimsel bir açı ile geliştirmiştir. Masterson’un kitabı 2010 yılında Litera Yayınları tarafından Gerçek Kendilik adı ile çevrilerek yayınlanmıştır.

Masterson’un Gerçek Kendilik kitabı biçimsel açıdan değerlendirildiğinde, iki kısım olmak üzere on bir bölümden oluşmaktadır. Masterson kitabın ilk bölümünde bireyin gerçek kendiliğini kabul etmesi yönünde bir bakış açısı sunarak kitabına başlar. Daha sonrasında Masterson, kitabın ikinci bölümünde kendinden önce gelen psikologlara ve kişilik psikolojisi geleneğine atıfla bir kendiliğin kavramsal tarihini çıkarmıştır. Bu bölümde Freud’un kişiliğe bakış açısını ele alarak psikanalitik teorileri tanıtmıştır. Kavramın geçmişine dair bir betimlemesi yapmasının ardından gerçek kendilik kavramını kendi bakış açısı açısından tam manasıyla tanıtır. Bu bölüm kitap boyunca oluşacak anlatıların kavramsal bir uzantısını oluşturmaktadır. Kitabın dördüncü bölümünde ise bugün de birçok psikolog ve psikiyatrist tarafından sıkça kullanılan Borderline’ın gerçek kendilik kavramı üzerinden incelemesini yapar. Bugün birçok gence Bordelıne kişilik bozukluğu tanısı konmaktadır. Psikopatolojik bir bozukluk olarak değerlendirilen bu tanı genç bireylerin hayatlarını büyük oranda ilaçlar üzerinden yaşamaya maruz bırakır. Masterson’un gerçek kendilik kavramı üzerinden düşündüğümüzde ise bireyin gerçek kendiliğini kabul etmesi ve gelişim evresindeki sorunları tanımlayarak üstesinden gelmesi onun iradi olarak bir gerçek kendiliğe ulaşmasını sağlayacaktır. Bu bölümün devamında klinik tanı örneklerinden bahsetmektedir. Masterson beşinci bölümde ise bir önceki bölümde Borderline tarafından tanımladığı kişilik bozukluğu patolojisinin alternatif bir tedavi yönetimini açıklamaktadır. Bu noktada kişilik bozukluğunu bir patoloji olarak kabul etmekte, terapötik iletişim aracılığıyla bu patolojinin iyileştirilebileceğini savunmaktadır. Bu noktada iletişimsel örtüşme kavramı da terapi sürecinde öne çıkmaktadır.

Kitabın ikinci kısmında Masterson gerçek kendiliğin gelişimi sürecinin sosyokültürel boyutuna dair bir bakış açısı sunmaktadır. Bu bölümde İsrail ve Japonya örnekleri üzerinden bireyin gerçek kendiliğinin gelişimi sürecinde sosyal ve kültürel alanının gerek patoloji oluşumunda gerekse kendiliğin oluşumu sürecindeki farklılıklarını incelemektedir. Masterson’da gerçek kendilik bir sürekliliği yani bireyin gelişim sürecinde gerçek kendiliğe ulaşması için yerine getirilmesinin zorunlu olarak tanımlandığı ödevleri yapmasıdır. Sosyokültürel değerler ve gerçek kendilik bölümünde Masterson sıkıyönetim altındaki bireylerin tanımladığı gelişim ödevlerini yerine getiremeyerek kendilik sürekliliğinde kesintiyi meydana getirdiği öne sürmektedir. Aynı şekilde toplumlarda kadınların ikinci rollerinin kadınların gerçek kendilik süreçlerinde büyük patolojilere sebebiyet verdiğini öne sürmektedir. Modern dönemde bireylerin öne çıktığı savunulsa da küreselleşme gibi olgularla birlikte bireyin toplum ve kurumlar içerisinde geriye çekildiği aşikâr bir olgudur. Bireyin bir özgürlük halinde gerçek kendilik sürekliliğini korunması ve sürdürmesi modern toplumların yapıları gereği neredeyse imkânsız bir alanı temsil etmektedir.

Masterson kitabın üçüncü kısmında ise gerçek kendilik kavramı ile yaratıcılığı inceleme alanı olarak belirlemiştir. Bu yönde sanat yapıcılarının bir tür gerçek kendilik sürecinden geçerek yaratıcılıklarını oluşturduğunu öne sürmektedir. Burada ünlü romancı Thomas Wolfe’nin hayatından yola çıkarak gerçek kendilik ve yaratıcılık arasında bir ilişki kurmayı amaçlamaktadır.

Sonuç olarak kişilik psikolojisi alanı 1970 yıllarda bir alt disiplin olarak ortaya çıkmıştır. Çoğunlukla davranışsalcı ve psikanalitik psikologlar bu alt disiplin de etkili olarak aynı kavramlar üzerinden düşünce geliştirmişlerdir. Ancak Masterson öne sürdüğü gerçek kendilik kavramı ile alanın sınırlarını aşacak ve çok boyutlu bir şekilde insanı bunun ötesinde insanın gerçek kendiliğini araştırmaya ve kavramsal düzeyde bir kuram öne sürmüştür.

KAYNAKÇA

Masterson, F., James, Gerçek Kendilik (The Real Self A Developmental, Self and Object Relations Approach), Çev: Pınar Üzeltüzenci , 2010 , s.256 , Litera Yayınları : İstanbul.

 


Sayfayı Paylaş :