Yazan: Ayşe Hümeyra Çete | İstanbul Üniversitesi - İlahiyat Fakültesi, 3. Sınıf
KÜLTÜR ELEŞTİRİSİ: KÜLTÜREL KAVRAMLARA GİRİŞ
Arthur Asa Berger Elektronik iletişim ve Görsel-İşitsel Sanatlar alanında yayınlarıyla tanınan Amerikalı bir araştırmacı ve profesördür. “Kültür Eleştirisi”, “Medya Çözümleme Teknikleri”, “Kültürel Çalışmalar ve Medya” gibi eserleriyle öne çıkan Berger, bu eserlerinden de anlayacağımız üzere araştırmalarını medya organlarının kültürel etkileri, iletişimin modern toplumdaki var olma biçimi, popüler kültür ve etkileri gibi alanlarda yoğunlaştırmıştır. Arthur Asa Berger çalışmalarında medya teorisi, sembolizm, popüler kültür, reklam ve medya akımları üzerine derin analizler yaparak medyanın toplumsal olaylara ve modern tarihe etkilerini, toplumsal normları ve bireylerin toplumsal normlarla bağını kullanışını ve şekillendirişini sorgulamış ve eleştirmiştir. Özellikle “Kültür Eleştirisi: Kültürel Kavramlara Giriş” isimli kitabı medya ve kültür, kültür ve etkileşim gibi konuları ele alan ve yazarın diğer kitapları için temel oluşturan bir eserdir.
“Kültür Eleştirisi: Kültürel Kavramlara Giriş” eseri kitabın da belirttiği üzere yazarın kendi fikirleri bağlamında kültürel ögelere ve medyaya getirdiği eleştirilerden ziyade modern kültür ögelerine bir eleştiri getirmek isteyen okuyucunun kendi eleştiri sistematiğini kurarken bilmesi gereken temel kavramlardan, modern kuramlar ve bu kuramların kurucularının bir özet halinde anlatımından ve bu kavramların incelemelerinden oluşan bir kitaptır. Bu konuda pek çok kitap yayınlayan, derin analizleri ve kendi eleştiri sistematiğiyle saygı toplayan bir profesörün telif ettiği bu kitap haliyle hem araştırmacılar hem de konuyla gündelik anlamda ilgilenen okurlar için temel bir kaynak niteliği taşımaktadır. Yazar, kitapta insanların zihninde sanat, edebiyat veya bazı adetlerle sınırlandırılmış olan kültür kavramını maruz kaldığı anlam daralmasından sıyırarak geniş bir zemine taşımış ve bu kavramı toplumun ve bireyin hayatındaki tüm dinamiklere etki eden, çok yönlü bir kavram olarak ele almıştır. Bunun dışında yazar, kitapta kendi fikir ve eleştirilerine de gerektiği oranda -okuyucuya bir fikir aşılamak amacıyla değil, verilen verilerin birbiriyle bağlamını kurmak ve okuyucuya tutarlı bir eleştiri yapma yetisi kazandırma amacına hizmet etmesi maksadıyla- yer verir. Berger çok yönlü bir kavram olarak ele aldığı “Kültür” kavramını pek çok açıdan değerlendirirken kültürün dinamik, değişken, esnek yapısını ve onu değiştiren, esneten, şekillendiren tarihi olayları, kişileri ve olguları da analiz ederek okuyucuya kültürün doğasındaki bu etkileşim sürecinin nasıl işlediğini somutlaştırarak anlatmıştır. Yazarın açıklayıcı anlatımı, yerinde ve anlaşılabilir örnekleri ve yalın diliyle kitap; temel, orta, ileri fark etmeksizin her araştırmaya ve gündelik hayatı, toplumsal yapıları, siyasi organizasyonları sorgulayan herkese hitap eden bir eser olmayı başarmıştır. Nitekim yazar da her yaştan, her düzeyden ve her gruptan kişilerin doğru tanımlar ve tutarlı bir yöntemle kültürü sorgulamasının ve eleştirmesinin; kültürel yapıdaki değişimlerde, toplumsal olaylarda ve yeni ortaya çıkan olgularda önemli bir etkisi olacağını düşünmüş ve bu ortamı oluşturmayı amaçlamıştır. Bu açıdan kitabın anlatım özellikleri, geniş bir kitleye hitap etmesiyle yazarın bu amacına gereken faydayı sağlamıştır diyebiliriz.
Kitap altı bölümden oluşup ilk bölümünde kültür eleştirisinin gerekliliğini, amacını ve yöntemini detaylı bir şekilde anlatmıştır. Berger kültürün çok gündelikleşmiş kısmının dışında kalan ama hala kültürü son derece etkileyen önemli kuramları, felsefi düzlemleri ve sosyal olayları ele alan akademik kaynakların; toplumun çok küçük bir kesimine hitap ettiğini ve diğer kesimin hayatlarını yönlendiren şeylerden habersiz bırakıldığını düşünmüş. Bu durumun sebeplerinden birini de bu kaynakların okuyucuyu otomatik olarak eğitimli kabul edip ağdalı bir akademik dil kullanması olarak tahlil etmiştir. Bu nedenle eğitim düzeyinden bağımsız olarak her bireyin yaşadığı toplumu ve içerisinde bulunduğu düzeni sorgulama hakkını öne sürerek bu kaynakları daha anlaşılabilir bir dille kendi kitabına almış ve tutarlı bir sorgulama için gereken verileri temel düzeyde okuyucuya aktarmıştır.
İkinci bölümde yazar, edebiyat ve kültür ilişkisini inceler. Edebiyat kültürün birincil ögesi olan dilin sözlü veya yazılı anlamda sistematiğe aktarılmış kullanımıdır. Dil kültürlerarası geçişin en önemli unsurlarından biridir. İnsanın düşünmesini, algısını, ifadesini ve toplumdaki etkileşimi direkt olarak etkileyen hatta oluşturan unsur olarak dil şeylerin tanımını yapma aracı olarak kültür için son derece önemlidir. Dilin sistematik kullanımı yani edebiyat bize bir kültürle ilgili çok şey söyleyebileceği gibi kültürlerin birbirleriyle etkileşimini, dinamizmi ve dolayısıyla değişimi sağlayan temel faktörlerdendir. Örneğin sosyal medya dilinin birkaç nesil tarafından aktif kullanımı bu dilin topluma temelli olarak yerleşmesini sağlamıştır. Bu durum sosyal medyanın korkulacak ve sanal bir şey olmaktan çıkıp, gündelik hayatın bir parçası ve gerçek bir sosyal ortam olmasında etkili rol oynamıştır. Başka bir örnek olarak edebi unsurlar olan mitolojilerde birbirine benzeyen veya aynı görevleri üstlenen kahramanların varlığı bize geçmiş toplumların birbirleriyle etkileşimi hakkında önemli ipuçları sağlar. Yazar bu bölümde, edebiyatın kültürdeki bu önemli işlevlerini detaylıca incelemiş ve bir eleştirmenin edebi metinlere nasıl yaklaşması gerektiğini ve nasıl çözümlenebileceğini anlatmıştır.
Üçüncü bölümde Marksizm’den bahseden yazar, modern toplumlarda pek çok şeyin şekillendiricisi ve sebebi olan ekonomik sistemlerden bahsetmek için dünyanın içerisinde bulunduğu kapitalist sistemin tam karşıtı olan Marksizm’i incelemiştir. Bu incelemede ekonomik düzenlemelerin kültürel ögelere yönelik duruşlarını ve kültüre olan etkilerini detaylıca analiz etmiştir. Marksizm içerisinde bulunduğumuz kapitalist sisteme karşı gelişen bir kuram olduğu için okuyucunun kapital ekonomilere yönelik eleştirilerinde en çok ihtiyaç duyacağı ve bilmesi gereken kavramları içeren kuramdır. Bu yüzden yazar Marksizmin kavramlarını okuyucuya ekonomi eleştirisi için kullanabileceği düzeyde aktarmıştır.
Dördüncü bölümde yazar, göstergeler ve kültür bağlantısını incelemiştir. Dil ve edebiyat gibi kültürlerdeki pek çok şeyi ifade etmek için kullanılan semboller de insanlar arasında iletişimi sağlayan bir unsur olmuştur. Dilin veya edebiyatın aksine semboller geniş hatta her şeyi kapsayan bir alanı değil yalnızca detayları, ince noktaları, metaforları, örtülü anlamları kapsar. Bir bakıma kültürün bilinçaltını ifade eder diyebiliriz. İnsanların giyimlerinin, konuşmalarının, hareketlerinin, yüz ifadelerinin altında yatan gerçek anlamlar; edebi metinlerdeki mecazlar, kültürel sanatlarda kullanılan ögeler gibi yorumlanabilir olan her şeyin yorumlanması göstergebilim sayesinde olur. Bu örtük anlamlar öznel yorumlamalar gibi görünse de toplumsal dayanaklardan yola çıkarak toplumda ikincil bir iletişim oluşturur ve bu da onları kültürel bir öge haline getirir. Örneğin bir mimiğin farklı kültürlerde farklı anlamlara geldiğini gözlemlemek zor değildir veya her dilde anlatımı süslemek için kullanılan ortak mecazların varlığını kolaylıkla tespit edebiliriz. Göstergebilim medya organlarının çok çeşitlendiği bu dönemde medya yoluyla iyice çeşitlenmiş ve önemi artmıştır. Bu bölümde yazar, okuyucuya göstergeleri saptamanın ve çözümlemenin yollarını aktarır.
Beşinci bölümde yazar psikanalitik kuramı incelemiştir. Toplumda bireyselliğin yaygınlaşması ve kişilerin bireysel ayrışmasının önem kazanmasıyla insanların psikoloji bilimine ilgisi artmış ve bu alanda araştırmalar yaygınlaşmıştır. Bu durum psikoloji alanındaki gelişmeleri toplumsal olayları etkiler bir seviyeye çıkarmıştır. Modern psikolojinin kurucularından olan Siegmund Freud’un ortaya attığı ve modern dönemin en önemli psikolojik kuramlarından olan psikanalitik kuramı inceleyerek toplumu en çok etkisi altına alan psikoloji akımını tanıtmıştır. Günümüz toplumunda insanlar sorunlarını ve çözümlerini en çok bu kurama başvurarak aradıkları ve bu çıkarımların her türden sanat eserinde kullandıkları için yazar okuyucuya psikoloji alanındaki sorgulamalarında ve çözümlemelerinde işine yarayacak en önemli kavramları bu bölümde vermiştir.
Altıncı bölümdeyse yazar sosyolojik kuramı incelemiş. Toplumları ve toplumsal hareketleri inceleyen alan olarak sosyoloji toplumların bir ürünü olan kültürü de pek çok açıdan mercek altına alan bir bölümdür. Sosyoloji toplumları belli kuramlarla incelemeyi ve tanımlamayı amaçlar. Bu kültür eleştirisi yapmak isteyen bir kişinin sahip olması gereken en önemli bilgilerden birisidir. Çünkü kültürü eleştirmek için toplumu ve toplum yapısını iyi analiz edebilmek gerekir. İşte bu noktada, toplumdaki her olguyu detaylıca analiz eden sosyoloji bilimi ve bu alanda yazılan metinler toplumu inceleyen bir kişi için önemli kaynaklar sağlayacaktır. Yazar bu bölümde okuyucuya sosyolojinin özel olarak incelediği, öne çıkan birkaç önemli alanı (Medya, popüler kültür, günlük yaşam, kutsal) tanımlayıp bu alanlarda öne sürülen görüşleri aktararak okuyucuda sosyolojik bir bakış açısı oluşturmayı amaçlamıştır.
Yazar incelediği bu altı alanı günümüzdeki yaşamın merkezinde olan ve kendi araştırmalarının temeli olan “Medya” kavramıyla ilişkilendirerek medyanın bu ögeler üzerinden kültürü nasıl kullandığını, nasıl değiştirip evirdiğini sıklıkla vurgulamış ve örneklerini çoğunlukla bu alandan kullanmıştır. İletişim araçlarının ve medya içeriklerinin toplumsal normları nasıl dönüştürdüğü ve nasıl kullandığını gözler önüne seren yazar, bu kullanımların çözümlemelerinden de bahsetmiştir. Kitabın açıkladığı kavramlar ilk etapta çok temel ve yüzeysel gibi görünse de kültür gibi köklü ve yerleşik bir şeyi sorgulamak için gereken ilk adımı önemli oranda oluşturur nitelikte; kişileri temelli sorgulamalar yapmaya itebilecek, kendisine tanımladığı amacı gerçekleştirebilecek, okuyucusuna kültür analizi ve eleştirisi için bir temel sağlayabilecek bir eser.