Yuval Noah Harari: “Teknolojik elitlerin yeni hedefi beynimiz”
Sapiens ve Homo Deus adlı kitaplarıyla son döneme damgasını vuran Tarihçi / Yazar Yuval Noah Harari, bu yılki Davos Zirvesi kapsamında yaptığı konuşmayla bir kere daha gündeme geldi. Biyoloji ve verinin bugünkü bilişim kapasitesiyle bir araya geldiğinde yakın gelecekte doğurabileceği benzersiz tehlikelere dikkat çeken Harari’nin konuşmasından önemli başlıkları sizler için derledik.
- Muhtemelen
Homo Sapiens türünün son örnekleriyiz. Önümüzdeki dönemde bedenimizi ve
zihnimizi yeniden inşa etmenin yollarını bulacağız. Dolayısıyla veri
21. Yüzyılın ekonomisinde yeni bir ürüne dönüşecek. Tekstil,
otomobiller ya da silahlar değil; bedenler ve zihinler geliştireceğiz.
- Yaşamın
neye dönüşeceğini veriyi yönetenler belirleyecek. Veriyi kontrol edenler sadece
insanlığın değil, yaşamın geleceğini tanımlayacak.
- Veri
dünyanın en önemli varlığı haline gelecek. Geçmişte bunun karşılığı araziydi.
Ancak bu çok küçük, kısıtlı bir zümreye aitti. Endüstri çağında makinelerin
önemi arazinin değerini geride bıraktı. Çok sayıda makinanın az sayıda insanın
hizmetine girmesi insanlar arasında sınıfları doğurdu. Sermaye ve işçi sınıfı
böyle doğdu. Bugün ise veri, makinaların yerini alıyor. Ve aynı
şekilde verinin kontrolü az sayıda insanın eline geçerse insanlık
sınıflara değil, farklı türlere ayrılacak.
- Veri
önemli çünkü bugün sadece bilgisayarlara değil, organizmalara müdahale
edebiliyor, onları bir anlamda ‘hack’ ediyoruz. İnsanı hack etmek için güçlü
sistemlere ve bol miktarda veriye ihtiyacımız var. Bedenin nasıl çalıştığına
dair bilgilere sahip olmamız gerek.
- Bugüne
kadar kimse insanı hack etmek için ihtiyaç duyulan veriye ve cihaza sahip
değildi. Vatandaşların her adımını, her detayını istihbarat ağlarıyla takip
eden devletler dahi bu verileri işlemek ve anlamlandırmak için gereken güçten
mahrumdu. Bugün bu değişiyor. İki paralel evrim bunu mümkün kılıyor. Makine
öğrenimi ve yapay zeka ile biyoloji ve beyin bilimi konusundaki gelişmeler
insanı çözmemizi sağlıyor. 150 yıllık çalışmalarımızın sonucunda organizmaların
aslında bir algoritmadan ibaret olduğunu öğrendik. Ve artık bu
algoritmaların şifresini çözme yeteneğine kavuştuk. Biyokimyasal verileri
elektronik sinyallere çevirerek bilgisayarların analiz edebilmesini
sağladık. Yeterince veri ve bilişim gücüyle bizi bizden daha iyi
tanıyan yapılar ortaya koyabiliyoruz.
- Bu
gücün ve bilginin yaygınlaşmasıyla birlikte kendimizi Amazon’dan, Alibaba’dan
ya da istihbarat servislerinden saklamamız zorlaşacak. İnternette dolaşırken,
sosyal medyada vakit harcarken ya da video izlerken algoritmalar göz
hareketlerimizi, kalp atışlarımızı, zihin aktivitelerimizi takip ederek bizi
profilleyebilecek. Reklamlar bize ürünlerini pazarlarken cinsel eğilimlerimizi
dahi bilerek kişiselleştirme yapacaklar. Biz bunun farkında olmayacağız ancak
onlar olacaklar. Bizim tutkularımızı okuyup ona göre teklifler sunacaklar.
- Bu
çağ bir ‘dijital diktatörlük’ yaratabilir. Demokrasi bilgiyi farklı kurumlara dağıtarak karar mekanizmaları
yaratır . Diktatörlüklerse bütün bilgi ve gücü tek noktada yoğunlaşarak işleri
yürütür. 21. Yüzyıldaki yapay zeka ve makine öğreniminın ortaya çıkardığı güç,
demokrasinin üstünlüğünden yana duran ibreyi diktatörlüklere doğru savurabilir. Demokrasi
merkezi veri işlemeyi mümkün kılan yapılara uyum sağlayamazsa insanlar dijital
diktatörlüklerin boyunduruğu altına girebilir. Bugün dahi teknolojileri
kullanan demokratik görünümlü (ABD, İsrail gibi) ülkelerin bu tip yapılar
kurmak için çalıştığını gözlemliyoruz.
- Verinin
kontrolü bir elit grubun dijital diktatörlüklerden daha radikal yapılar ortaya
çıkarmasına yol açabilir. Bu elitler insan bedenine hükmetme yeteneğiyle yaşamın
geleceğine karar vermeye yönelebilir.
- Bilim,
doğal evrim süreçlerini akıllı tasarıma aktarma görevini üstleniyor. Bu
tasarım, bulutlardaki Tanrı’nın değil; bulut sistemlerini kullanan IBM,
Microsoft gibi şirketlerin aklını temel alıyor.
- Bilim,
bizi organik sınırlarımızdan inorganik sınırlara taşıyacak. 4 milyar yıllık
organik yaşamdan akıllı tasarımın şekillendireceği inorganik yaşama
sürükleniyoruz. Verinin kimin elinde bulunduğu bu yüzden her zamankinden daha
önemli.
- Arazinin
ya da makinaların sahipliği ve kullanımına yönelik düzenlemeler konusunda bilgi
ve tecrübeye sahibiyiz ancak verinin düzenlemesine yönelik bilgilerimiz
yetersiz. Bu zor, zira arazi ve
makinaların aksine bilgi birçok yerde dağılmış halde ve kolayca
kopyalanabiliyor. Sahiplikten söz etmek çok zor.
- Bu
konuda bir şeyler yapma sorumluluğu devletlere, politikacılara yüklemek de
akıllıca değil çünkü onlar da yeterince güvenilir değiller. Birçok politikacı ve hükümet
geleceğe yönelik vizyon çizme konusunda yetersiz. Toplumlara sundukları geçmişe
yönelik nostaljik hikayelerden ibaret. Bir tarihçi olarak konuşayım: geçmiş
sandığınız kadar eğlenceli değildi, o devirlerde yaşamak istemezdiniz. Ve
geçmişe dönmek mümkün değil. Bu bir çözüm olamaz.
- Verinin
sahipliği konusunda bilimcilere, hukukçulara, filozoflara hatta şairlere
danışmamız gerek. Bu sadece insanlığın değil tüm yaşamın geleceğini
ilgilendiren bir açmaz.
- Bu
sorun önümüzdeki birkaç 10 yıl içinde gündemimize gelecek. 200 yıl
sonra zaten bugünkü anlamda insanların kalacağını sanmıyorum. Bambaşka bir tür
ortaya çıkacaktır.
- Bugün
insanların çoğu veri denince ne satın aldığı, hangi linke tıkladığını düşünüyor
ancak esas önemli olan biyolojik veriler. Hack edilecek tek şeyin bilgisayarlar
olduğunu sanıyorlar ancak beden çok daha büyük bir hedef. Asıl hedef
beyindir.
- Ülkem
İsrail, Batı Şeria’da dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş bir takip sistemi inşa
ediyor. İnsanların her anlamda her adımını kontrol etmeye çalışıyor. Çin, Kuzey
Kore ve ABD de öyle. Ancak bugün bu takip hala geleneksel sistemler üzerinde
yürüyor. Yarın bir akıllı bileklik takmaya mecbur kalacağımız yapılarda işler
daha da değişecek. Sokakta liderinizin posterini gördüğünüzde ne hissettiğinizi
merkeze rapor edecek tarzda sistemlerden söz ediyorum.
- Eğer
iyi niyetli bir küresel mutabakat olmazsa hiçbir devlet böyle bir yarışta
geride kalmak istemeyecektir. Bu sorunun çözümü birçok farklı grubun ortak çalışmasını
gerektiriyor.
- En
büyük çelişkileri sağlık alanında yaşayacağız. Mahremiyet ile iyi
hizmet arasında tercihler yapmamız gerekecek. Daha iyi bir teşhis ve tedavi
için bedenimizde ve beynimizde olan bitene yönelik yetkiler vereceğiz.
Sanıyorum sağlık kazanacak. İnsanlar daha iyi sağlık için mahremiyetlerinden
vazgeçecek. Hatta bazı ülke ve durumlarda bu mecburi olacak. Daha iyi şartlarda
bir sigorta istiyorsanız bu verileri vermeniz gerekebilecek.
KAYNAKÇA
Yuval Noah Harari: “Teknolojik elitlerin yeni hedefi beynimiz”. (t.y.). Erişim adresi www.dunyahalleri.com/yuval-noah-harari-teknolojik-elitlerin-yeni-hedefi-beynimiz/