HESABIM
GİRİŞ YAP

Hoşgeldiniz! Hesabınıza buradan giriş yapabilirsiniz.



Yardım
ya da
YENİ HESAP OLUŞTUR

Bilgilerinizi girerek yeni bir hesap edinebilirsiniz.



Nurçin Eryetgin

YERALTINDAN NOTLAR

Dünya edebiyatının en tanınmış isimlerinden biri olan Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, 11 Kasım 1821 tarihinde Moskova’da dünyaya geldi. Altı çocuklu bir ailenin ikinci çocuğuydu. Babası Binbaşı Mihail ise askeri cerrahlıktan emekli bir doktor olup annesi de bir tüccarın kızı olan Dostoyevski’nin hayatında birtakım karmaşalar vardı. Dostoyevski doğduğunda alkol bağımlısı olan babası, fakir ve kimsesizlerin kabul edildiği bir düşkünler hastanesinde çalışıyordu. Bu hastane de yaşadıkları evin mahallesindeydi. Onun doğduğu bu sefalet dolu mahalle, sanat anlayışında ve düşünce yapısının gelişiminde çok etkisi olacaktı. Çünkü Dostoyevski ve kardeşlerinin başka çocuklarla arkadaşlık kurması yasaktı. Top ve benzeri oyunlar da oynayamazlardı. Babalarına göre bu oyunlar “aptal çocukların işi” idi. Zaten evlerinin bulunduğu mahalle de tam bir sefalet yuvasıydı. Dilencilerin, kimsesiz çocukların kaldığı evler o mahalledeydi. Dostoyevski, evin dışındaki hayattan uzak ve arkadaşsız, büyüyordu. İleride bir roman kahramanına şu sözleri söyletecekti: “Biz hepimiz hayat alışkanlıklarımızı kaybetmişiz.”

Yeraltından Notlar, yazarın Suç ve Ceza, Budala, Karamazov Kardeşler gibi daha sonraki büyük romanlarına bir giriş niteliği de taşır. Bu romanla birlikte Dostoyevski, sanat kariyerinde yeni bir sayfa açmış, ideolojik romanlar modasını başlatmış ve daha önce kimsenin yapmadığını yapıp “insan” ve “insan psikolojisi” ni temel alıp roman anlayışını temelden değiştirmiştir. Cümleleri derin anlamlar içeren, bütünüyle kolay kolay kendini ele vermeyen bu felsefi roman, uzun süre boyunca okuru tarafından anlaşılmamıştır. Hatta bazı Rus düşünürler bu romanı din felsefesi açısından dahi ele almışlardır.

Dostoyevski’nin ilk büyük romanı olan “Yeraltından Notlar” 20.yy edebiyatını başta varoluşçuluk olmak üzere sürrealizm ve ekspresyonizm gibi birçok felsefi düşünce akımını etkilemiştir. Bu roman iki bölümden oluşur, bunlardan ilki yazarın felsefi düşüncesini yansıttığı, topluma hiciv niteliği içeren yoğun bir metindir. İkinci ve sonuncu kısmı ise romanda adı hiç geçmeyen baş kahramanın (birçok literatürde Yeraltı Adamı diye anılır) okuyucunun yazarın ilk kısımda bahsettiği düşünce ve hayat felsefesini daha iyi anlayabilmesi için bazı anılarını ve Yeraltı Adamı’nın somut davranışlarını içerir. Yani ilk bölümü karakterin manifestosu, ikinci bölümü de ilk bölümdeki manifestonun uygulamalı hali olarak yorumlayabiliriz. Romanın hem kahramanı hem de anti-kahramanı olan bu kişi, kırklı yaşlarda bir devlet memurudur. Yaşadığı evi, kendi sünepeliğini, sefil hayatını “yeraltı” olarak adlandırır.

“Ben hasta bir adamım... Ben kötü bir adamım” diye başlayan romanın ilk bölümünde baş karakterin nasıl biri olduğu okuyucuya az çok belli edilir. Bu karakter, kendisinin de söylediği gibi toplumun genel kurallarına ve koşullarına ters doğmuş, uyumsuz biridir. Bilinç düzeyinin, çevresinde bulunan iş arkadaşlarından, dostlarından, kendinden statü olarak üstün ya da alt fark etmeksizin diğerlerinden daha yukarılarda görmesine rağmen bu bilinçsel üstünlüğünü onların üzerinde kullanamıyor. Tersini iddia etse de insanları aşağılamak ve onlar tarafından aşağılanmak için bir şekilde onlara bağımlı olduğu ikinci bölümdeki tutumlarından anlaşılıyor.

Romanın asıl olay örgüsü Yeraltı Adamı’nın eski okul arkadaşlarıyla rastlaşması ve onların aralarına katılmak istemesiyle başlıyor. Dört beş kişilik eski arkadaşlardan oluşan grup, açıkça Yeraltı Adamı’nı istemediklerini ve aralarına almaya meyilli olmadıklarını ifade etseler dahi baş karakter onlardan nefret etmesine rağmen içindeki hem aşağılama hem de aşağılanma hırsından, hıncından dolayı çekip gidemiyor. Hatta tasarladığı otoriteyi, ne kadar aşağılık bir konuma koyduğunu uzun uzun anlattığı yardımcısının üstünde bile kuramıyor.

Romanın en can alıcı ve okuyucuyu en derinden etkileyen kısmı, Yeraltı Adamı’nın modern yaşam ve modern insan hakkındaki düşüncelerini anlatması özelliğini taşımasıdır. Ona göre insanın gereğinden fazla bilinçli olması mutluluğun en etkili, en güçlü engelidir. Çok fazla bilinçli olmayı Yeraltı Adamı gerçek bir hastalık ve bataklık olarak sayar. Modern insanın bu bilinçliliğe övünmesine, hatta ne kadar bilinçliyse kendini o kadar doğru yolda hisseden, o kadar mutluluk duyan modern çağ insanına anlam veremez. Anlam veremedikçe de modern insana olan nefreti artar. Toplumla sürekli bir savaş ve mücadele içinde bu karakter, tutumlarından hangi neticeyi alırsa alsın tatmin olamıyor çünkü; olayları toplum genelinin algıladığı gibi algılamak yerine kendi değer yargılarıyla ve kendi normlarıyla yargılıyor. Öte yandan kendi gerçeklerine de çok fazla güvenemiyor bu da toplumdan tamamen kopamamasına neden oluyor. Gitgide hem toplumdan hem kendinden uzaklaşan bu karakter, kendini içinde bulduğu arafı ve benliğinin savrulup durduğu o köhne boşluğu “yeraltı” olarak adlandırıyor. Ne kendi değer yargılarına güvenebildiği ne de toplumun normlarına ayak uydurabildiği için kendisini “çelişkiler hastası” olarak tanımlar Yeraltı Adamı.

Romanın son sayfasında yer alan “İnsan olmak, yani gerçek, kendi vücuduna sahip, kanlı canlı bir insan olmak dahi bize güç geliyor; bundan utanıyor, ayıp sayıyor, bildik genel anlamda insan olmaya çabalıyoruz hep. Aslında biz ölü doğmuş yaratıklarız; zaten çoktandır canlı olmayan babalardan dünyaya geliyoruz ve bundan da gittikçe daha çok hoşlanıyoruz." kısmı romanın genel bir özeti sayılabilir aslında. Hem insan olmayı, hem modern çağı hem de insanın ilkel psikolojisini gözler önüne seren bu yalın ama bir o kadar da katmanlı anlamlar içeren roman, felsefi ve siyasal bir polemik metni olmakla birlikte aynı zamanda hem toplumsal bir hiciv hem nevrotik bir kişiliğin benliğini cümlelerle çözümlemesi ve psikolojik tahlili, hem insan doğasının derinlerinde barınan ilkel kötü güdüleri din felsefesine dayandırarak atılan bir çığlık hem de modern hayat ve modern insan profilinin çağdaşlık adı altında girdiği rollere ve modern insanın farkındalık eksikliğine karşı cesur bir başkaldırıdır.

 

KAYNAKÇA

DOSTOYEVSKİ, Yeraltından Notlar, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2019 Metin BAL, “Varoluşçuluğun İlk Romanı Yeraltından Notlar’a Felsefi Bir Bakış”, Mavi Atlas

 


Sayfayı Paylaş :