HESABIM
GİRİŞ YAP

Hoşgeldiniz! Hesabınıza buradan giriş yapabilirsiniz.



Yardım
ya da
YENİ HESAP OLUŞTUR

Bilgilerinizi girerek yeni bir hesap edinebilirsiniz.



Felsefenin Derdi Nedir?

Aristoteles’in ünlü yapıtı Metafizik;‘Bütün insanlar doğal olarak bilmek isterler’ cümlesi ile başlar. Yine Aristoteles’e göre insanların duyularını kullanmaktan, örneğin görmekten, işitmekten vb. duydukları zevk bunun en açık kanıtıdır. Gerçekten de insanı insan yapan en önemli özelliklerinden biri herhâlde onun kendisini çevreleyen dünyayı, içinde yaşadığı toplumu, geçmişini ve bütün yanları ile bizzat kendisini tanımak ve bilmek istemesidir.


Bu kısa tanıma baktığımızda bile aklımızda yüzlerce soru oluşmaktadır. Ama Aristo’nun bu tarifinden sonra aklımızda oluşacak en önemli soru şudur: “Mademki her şeyi bilmek istiyoruz, öyleyse bilmek nedir, bilgi nedir?”


Bir tarife göre bilgi; bilen varlıkla (felsefe dilinde özne veya süje ile), bilinmesi istenen veya bilinen varlık (felsefe dilinde nesne veya obje) arasındaki bir ilişkidir. Bu ilişkide bilenin mi yoksa bilinenin mi ağır bastığı; bilginin imkânı veya imkânsızlığı; bilginin kaynağı, alanı, kapsamı, sınırları vb. türünden sorular felsefenin bilgi teorisi veya epistemoloji diye adlandırılan dalının özel konusunu oluşturur.


Bilgi konusunun detaylarına girmeden önce, Felsefenin önemli filozofların bazıları tarafından yapılmış tariflerine göz atmak gerekir:


İlkçağ Yunan filozofu Sokrates’e göre felsefe, neleri bilmediğini bilmek iken, Platon’a göre felsefe, gerçekliğin hakiki doğasını kavramak, tek tek her şeyin ne için olduğunu bilmek yani amaçların bilgisine sahip olmak anlamına gelir. Buna göre insanın gerçek doğasını kavramak, insanın hangi “ide”ale yönelmesi gerektiğini bilmek demektir. Aristoteles ise felsefeyi; “var olanın ilk nedenlerinin ve ilkelerinin araştırılması” olarak ifade etmiştir. Felsefeyi felsefe yapan öz, uyumlu evren önünde saygılı şaşkınlıktan doğan gündelik çıkarlar dışında, eleştirici düşünceyle araştırmak, soru sormak, irdelemek, anlamaya çalışmak, sorun görmek, ortaya koymak, çözmeye çalışmak ya da çözüm denemelerinde bulunmaya çalışmaktır.


Ortaçağ düşünürü Augustinus’a göre felsefe, Tanrıyı bilmektir, gerçek felsefe ile gerçek din özdeştir. Anselmus’a göre felsefe, inanılanı anlamaya çalışmak iken, Abaelardus’a göre, inanılanın inanılmaya değer olup olmadığını araştırmaktır.


Yeniçağ felsefesinin kurucusu Descartes’a göre felsefe, bilgelik yolunda yürüme, doğruluk bilgisinin ilk nedenlerine ulaşmak üzere çalışma anlamına gelirken, Hobbes’a göre felsefe, etkileri ya da fenomenleri nedenlerden çıkarıp bilmedir ve nedenleri de gözlenen etkilerden doğru sonuç çıkarmaların yardımıyla öğrenmedir.


Spinoza’ya göre felsefe, genelleştirilmiş bir matematik iken, Berkeley felsefeyi, bilgelik ile doğruluğun aynı anda araştırılması olarak tanımlamıştır. Hegel’e göre felsefe, objelerin düşünce ile görülmesi iken, modern pozitivizmin kurucusu Comte’a göre ise felsefe, bütün bilimleri birleştiren bir bilim, bir bilimler bilimidir. 20. yüzyıl düşünürlerinden Jaspers’e göre felsefe, yolda olmak iken, Marcel’e göre, felsefi anlamda düşünmek adeta dolambaçlı bir patikada yürümek gibidir.T. Hobbes, “felsefe yapmak doğru düşünmektir” şeklinde tanımlamıştır.

Felsefeyi felsefe yapan şey, sorular sorabilme ve problem görebilmedir. Kimi felsefeciler için de felsefe “soru sorma sanatı” dır. İnsan için önemli olan yalnızca felsefe okumaları yapmak ve felsefeyi bilmek değil, felsefe yapmak, felsefi davranabilmek veya felsefi bir tutum takınabilmektir. İşte bu sebeple 18. yüzyıl Alman filozofu Kant, felsefenin değil, felsefe yapmanın öğrenileceğini belirterek, felsefenin hayata geçirilen bir yaşam etkinliği olduğuna dikkat çekmektedir.


Bir başka genel bir tanımlamayla felsefe; her şeyi kuşatan tümel bir bilgiye sahip olmaktan çok, bilginin peşine düşmeyi, her nerede ve kim tarafından ortaya konulmuş olursa olsun, onu elde etmeyi ve daha da önemlisi bilgiyle dost olmayı öngörmektedir. Bu demektir ki, bilgelik sevgisi, ister insana isterse Tanrılığa ilişkin olsun bütün olanların kökenini bilmeyi istemek ve sevmek demektir. Felsefeyi, doğal ve doğal olmayan her türlü varlık üzerine, düşünme, bilme, tanıma, öğrenme, anlama, anlamlandırma ve açıklama eylemi ve etkinliği olarak betimlemek gerekmektedir.


Başka bir deyişle, bilgelik sevgisi aslında gerçek bir bilme ve bilgilenme eylemidir. Çünkü insan eksikliğini duyumsadığı şeyi elde etmeyi, peşine düşmeyi ister. Buna salt bilmek kaygısıyla hakikati aramak denir. Öyleyse felsefe, insanın hakikati bulma arayışıdır, insanın hakikatin peşinde gitmesinin tarihsel serüveninden başka bir şey değildir. Diğer bir deyişle, felsefe, bir tanışma ve tanıştırma toplantısı, sizi size tanıtan, sizi ötekine tanıtan ve ötekini size tanıtan görkemli bir şölendir. Bu şölende değer, bu şölende varlık ve bu şölende bilgiyle tanışırsınız. Bu yüzden felsefeyle tanışmış kimseler ona sevgi adını takmışlardır: Bilgelik sevgisi. Bu peşinden gidilenin ve hep gidilecek olanın sevgisidir.


Yukarıda küçük bir grubunu gördüğümüz felsefeye dair tanım denemelerinde bir görüş birliği bulunmasa da felsefede cevaplardan çok soruların önemli olduğu, felsefenin soru dinamizmine bağlı kalınarak inşa edilen bir yapısının bulunduğu ve hangi soruların felsefe sorusu ve problemi olarak ele alınacağı konusunda genel olarak bir görüş birliği söz konusudur. Ayrıca birçok filozofa göre felsefe sadece düşünmek, bilgilenmek değil, aynı zamanda öğrenilenlere paralel şekilde yaşama gayretidir, yani felsefe aynı zamanda eylemdir, değişimdir.


Felsefenin Anlamı ve Alanı nedir?


Felsefe kelime anlamı olarak Philo (sevgi) ve Sophia (bilgelik) kavramlarının birleşmesinden meydana gelmiştir. Bu manasıyla felsefe “Bilgelik Sevgisi” demektir. Felsefenin anlamı konusunda her filozof kendince bir tanım yapmıştır.
Filozof ise bilgiyi arayan, ona ulaşmak isteyen kişidir. Filozof, hayatın anlamını bulmaya çalışır, edindiği bilgileri yetersiz bulur ve sürekli bir arayış içerisinde olur. Bu arayışında hep eleştiri yapar. İnsan yaşamını ilgilendiren her şey hakkında akıl yürütüp bunları felsefi problem konusu yapar, hatta apaçık ve doğru olduğunu bildiğimiz şeyleri bile sorgular.


Felsefenin konusu nedir?


Aslında felsefenin konusu, her bireysel var oluşun temel, toplumsal ve tarihsel boyutundaki insan yaşamıdır. Bize, her tarihi çağa, o çağa egemen olmuş yaşamın ve kuşakların bakışı ile bakma olanağını sağlayan etkinlik, felsefedir. Felsefe ile uğraşmak, daha ötelere açılmak ve bireysel yaşamın özünü araştırmaktır. Bir yanıyla bilimdir o, nesnelerin bilgisidir. Bir yanıyla ise, gerçekler arasında gidip gelirken, yol göstericiliğine ihtiyaç duyduğumuz bir pusuladır. Ama özellikle ilk filozoflar açısından baktığımızda, o bir yaşam biçimidir.


Felsefenin (akademik bakış açısıyla)üç ana konusu vardır, bunlar:


1) Bilgi (epistemoloji) 2) Varlık (ontoloji) 3)Değerler (aksiyoloji: etik ve estetik)

Felsefeyi konularına göre şu alt dallara ayırabiliriz;


-bilgi (epistemoloji), varlık (ontoloji), ahlak (etik), sanat (estetik), din, siyaset ve bilim

1) BİLGİ NEDİR?


Felsefe de esas olarak bir tür bilgidir, ancak özel bir tür bilgidir. Felsefenin ne tür bir bilgi olduğunu, felsefî bir bilginin özelliklerinin neler olduğunu anlamak için diğer belli başlı bilgi türlerinden söz etmek gerekir. Başlıca bilgi türleri ise gündelik bilgi ve bilimsel bilgidir. Ayrıca dini, teknik ve sanat bilgilerinden de bahsedilmelidir.


Bir şeyin bir şey olarak kavranılması anlamına gelen bilgi, kavram olarak bir çeşitlilik göstermektedir. İlkçağ Grek felsefesinde, sanı, kanaat ya da inanç anlamına gelen doksa’dan farklı olarak, episteme doğru bilgi, bilimsel bilgi, ilk ilkelerden hareketle kanıtlanabilir olan zorunlu bilgi için kullanılan terimdir. Episteme, örneğin Platon’da, deneyden bağımsız, doğru, ezelî- ebedî ve zorunlu apriori bilgiye karşılık gelir. Buna karşılık, epistemoloji ise bilgiyle ilgili problemleri araştıran, bilginin kaynağını, doğasını, doğruluğunu, sınırlarını inceleyen felsefe dalı anlamına gelmektedir.


Bununla birlikte, bugün yaygın olarak benimsenmiş olan bir diğer adlandırma daha bulunmaktadır: Bilgi kuramı. Ayrıca, gnoseoloji(Grekçe; gnosis: tanıma, bilme), de kullanılmaktadır. Fransızca ve İngilizce konuşulan ülkelerde genellikle epistemoloji, Almancada ise bilgi kuramı(Erkenntnistheorie) daha çok yeğlenmektedir.


Bilgi felsefesinin belli başlı kurucuları Fransız filozof Descartes (1596-1650), İngiliz filozof John Locke ( 1724-1804) ve Alman filozof Immanuel Kant (1632-1704)’tır.


Bilgi kuramı (epistemoloji) genel olarak şöyle tanımlanabilir; bilginin kaynağını, ilkelerini, yönetimini ve çeşitli bilgi dallarını araştıran bir felsefe dalıdır. John Locke’a göre bilgi kuramı, “bilginin kökenini, doğruluğunu ve sınırlarını, buna göre de inanç, kanı ve yargılarımızın temellerini araştırır.


Bilgi kuramının temel soruları iki grupta toplanabilir:


1) Bilginin değerine ilişkin sorular; “Doğru bilgiye ulaşmak mümkün müdür? “Bilgimiz kesin midir?”, “Eğer bilgimiz doğru bilgi ise bunun ölçütü nedir?” gibi sorulardır.


2) Bilginin kaynağına ilişkin sorular; “Bilginin kaynağı nedir?”, “Bilgilerimizin kaynağı deney mi, akıl mı yoksa sezgi midir?” gibi sorulardır.


Bilgi kuramının temel soruları arasında “Doğru bilginin ölçütü nedir?” sorusu önemli bir yere sahiptir. Bu soruya birbirinden farklı yanıtlar verilmiştir. Verilen bu yanıtlardan bazıları şöyle sıralanabilir:

* “Akla dayanan bilgi doğru bilgidir” (rasyonalizm = akılcılık)

* “Deneye dayanan bilgi doğru bilgidir” (emprizm = deneycilik)

* “Yarar sağlayan bilgi doğru bilgidir” (pragmatizm = faydacılık)

* “Olguya dayanan bilgi doğru bilgidir” (pozitivizm = olguculuk)

* “Sezgiye dayanan bilgi doğru bilgidir” (entuisyonizm = sezgicilik)

* “Fenomeni dile getiren bilgi doğru bilgidir” (fenomenoloji = görüngü bilim)


2) VARLIK FELSEFESİ (ONTOLOJİ) NEDİR?


Varlık felsefesi ilk olarak Milet kentinde (İyon uygarlığında) Thales’in,’’Varlığın ilk maddesi (arkhe) nedir?’’ sorusuyla ortaya çıkmıştır. Varlık felsefesinin konusu varlıktır; yani var olan her şeydir. Bu manasıyla varlığı ikiye ayırabiliriz.


1. Gerçek Varlıklar: İnsan zihninden bağımsız dış dünyada bulunan varlıklardır (Uludağ, ev, masa gibi). Biz onları algılasak da algılamasak da onlar hep vardır. Gerçek varlıklar zamana ve mekâna bağlıdır. Bu yüzden değişirler, yok olurlar ve var olurlar.


2. Düşünsel Varlıklar: İnsan zihnine bağımlı olan yani onun ürünü olan varlıklardır (Kafdağı, denizkızı, pi sayısı gibi.). Onlar ancak düşüncede var olurlar. Düşünsel varlıklar zaman ve mekân dışıdır, bu nedenle değişmezler, hep kendi kendisiyle aynıdır.


Varlık felsefesi işte bunların oluşturduğu genel varlıkla ilgilenir ve ‘varlık nedir ? ‘sorusuna cevap arar. Varlık felsefesi varlığın ilk ilkelerini, özünü, yapısını, türlerini, biçimlerini inceleyen disiplindir.


3) ETİK VE ESTETİK NEDİR?


Etik, ahlâkı felsefi açıdan inceleyen ve açıklayan felsefi disiplindir. Ahlâkın ne olduğunu, ahlâki davranışın nasıl oluştuğunu, iyi ve kötü davranışların nedenini inceler. Yani etik, insan davranışlarının ahlâki özünü ve yapısını inceler.

Ahlâk olgusal ve tarihsel olarak yaşanan bir şeyken etik, bu olguya yönelen felsefi disiplinin adıdır. Yani ahlâk, iyi ve kötü davranışların pratikteki değeri, etik ise iyi ve kötü davranışın teorisi şeklinde tanımlanır.


Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan ve bunun bilgisine ulaşmaya çalışan felsefe dalıdır. Sanat felsefesi ise, insanın meydana getirdiği eserleri (sanat yapıtlarını) ele alan, sanatın ne olduğunu sorgulayan, sanatçının etkinliğini inceleyen felsefe dalıdır. Estetik hem doğadaki hem de sanattaki güzeli sorgularken, sanat felsefesi ise sadece sanattaki güzelliği sorgular. Bu bakımdan estetik daha kapsamlıdır.


Mümkün olduğu kadar Akademik yaklaşımdan, karışık ve bilimsel teknik terimler içeren tariflerden uzak, bizlerin anlayabileceği tanım ve tarifler bulmaya gayret ettim. Fakat kaçınılamaz şekilde bir tarafından bulaşmak ve her ne kadar istemesem de bazen karışık tanımlara dalmak zorunda kaldım.


Aslında kısaca “varlık bilgisi” şeklinde iki kelimeye dahi sığdırabileceğimiz ama “varlık nedir, bilgi nedir” şeklinde sorgulamaya başlayınca, belki de felsefe; binlerce yıldır cevabını aradığımız daha binlerce yıl da arayacağımız düşünce sarmalının adıdır.


KAYNAKÇA



Demir, F. (2015). Felsefenin Derdi Nedir? Erişim adresi www.felsefetasi.org/felsefenin-derdi-nedir/

 

Sayfayı Paylaş :