HESABIM
GİRİŞ YAP

Hoşgeldiniz! Hesabınıza buradan giriş yapabilirsiniz.



Yardım
ya da
YENİ HESAP OLUŞTUR

Bilgilerinizi girerek yeni bir hesap edinebilirsiniz.



Fatma Nur Yaşar

 

Saatleri Ayarlama Enstitüsü

 

"Saatin kendisi mekân, yürüyüşü zaman, ayarı insandır."

 

Birkaç kelimeyle günü çıkardığımız günümüz dünyasında Türkçenin nasıl lezzetli ve akışkan olduğunu hatırlatan, Tanpınar’ın son ve ustalığının damıtılmış hali, bana kalırsa en iyi romanı: Saatleri Ayarlama Enstitüsü.Vizeler ve ödev teslimleri ayı olan kasım kadar sıkışık bir döneme denk gelmesi büyük bir talihsizlik olsa da raporunu yazarken en çok keyif aldığım kitap oldu. Temelde modernleşmeyi ele alan kitap, dört bölümünde de farklı karakterler üzerinden dönemin tahlilini yapma imkânı tanıyor bizlere. Canlı cansız her birinin şahsına ve temsil ettiği döneme münhasır olan ve Hayri İrdal tarafından anlatılan bu karakterlertüm o kalabalığa rağmen Tanpınar’ın mükemmel tasvirlerisayesinde ele kalem alınsa her biri tek tek çizilecek ya da yolda karşılaşılsa ‘sen şusun’ denebilecek kadar tanıdık. İlk olarak parçalar halinde ve gazetede yayımlanan kitabın tamamlanması uzun zaman almıştır. Bu durum kitabın farklı bölümlerinde eleştirilen dönemlerin farklılığı olarak karşımıza çıkar. İlk bölüm olan Büyük Ümitler’de Tanzimat öncesine, ikinci ve üçüncü bölümleri olan Küçük Hakikatler ve Sabaha Doğru’da Tanzimat dönemine ve son bölüm olan Her Mevsimin Bir Sonu Vardır’da ise Cumhuriyet’in ilk yıllarına yönelik eleştiriler göze çarpar.

     

Birinci bölümde Hayri İrdal’ın çocuk ve gençlik evrelerinden bahseder. Kaderinin şekillenmesini sünnetinde dayısı tarafından hediye edilen saate bağlar. Günümüzde anlaşılması biraz güç olsa da saat bir çocuğa o dönem hediye edilecek en karmaşık ve merak uyandıracak hediyeydi.Bu bölümde en çok dikkat çeken bölümler Hayri İrdal’ın hürriyet hakkında yaptığı gözlem ve Osmanlıyı temsil eden Abdüsselam Bey’in konağıdır. Meşrutiyet sonrası konaktaki akrabaların da tıpkı Osmanlı toprakları gibi dağılması bu çağrışımı yapmaktadır.

 

“Meşrutiyet’in ilânından sonra, ayrı ayrı plânlarda bir benzeri olduğu imparatorluk gibi, konak da yavaş yavaş dağıldı. İlk önce Bosna-Hersek, Bulgaristan, Şarki Rumeli ve Şimali Afrika arazisi ile beraber birader beylerle hemşire hanımlar ayrıldılar, sonra Balkan Harbi sıralarında küçük beylerin ve gelin hanımların bir kısmı evden çıktı. Sonuna doğru Ferhat Beyle –kardeşinin damadı- kendi çocuklarının bir kısmı kaldı.”

     

Ayrıca konağın mali durumları bozulduktan sonra Abdüsselam Bey, Aristidi Efendi ve Seyit Lütfullah’ın çareyi büyü, tılsım, simya gibi akıl ve bilim dışı yöntemlerde araması; akla o dönem konağın mali durumu ile Osmanlının karşılaştığı mali sorunları, Aristidi Efendinin simya çalışmaları ile bilimden uzak eğitim tarzını ve Seyit Lütfullah’ın yaşayış tarzı ile de bu dönemde dini kötüye kullanarak sihir ve tılsımla halkı kandıran hocaları getirir.

     

Bu bölümün bir diğer önemli karakteri ise Hayri İrdal’ın büyük dedesinden kalma saat Mübarek’tir.Bu saatin bir camiden gelmesi ve esasen dini olması, zaman zaman evliya olduğuna inanılması alaturka inanca bir gönderme yaparken saat olması dolayısıyla alafrangaya gönderme yapılır. Ne yenidir bu saat, ne de eski. Bu saat geleneksel hayatın, devrin toplum yapısının, bir türlü düzen tutturamamışlığın ve arada kalmışlığın sembolü olduğu kitapta şöyle anlatılmıştır:

 

“ ...kendi halinde, hiç kimsenin işine karışmadan, kervanını kaybetmiş bir mekkâre gibi başıboş, daldın dalgın bir yürüyüşü vardı. Hangi takvimle hareket eder, hangi senenin peşinde koşar, neleri beklemek için birden bire durur, sonra ağır, tok, etrafı dolduran sesiyle hangi gizli ve mühim vakayı birden bire ilan ederdi? Bunu hiç bilmezdik. Çünkü bu bağımsız saat ne ayar, ne ıslah ve tamir kabul ederdi. O başını almış giden (...)Bir zamandı.”

     

Tanpınar’ın Hayri İrdal’ın düşünceleri üzerinden yaptığı “hürriyet” eleştirisi üzerine uzun uzun düşünülmesi gereken bir bölüm bence.

 

“...benim çocukluğumun belli başlı imtiyazı hürriyetti. Bu kelimeyi bugün sadece siyasi manada kullanıyoruz. Ne yazık! Onu politikaya mahsus bir şey addedenler korkarım ki hiçbir zaman manasını anlayamayacaklardır. Politikadaki hürriyet, bir yığın hürriyetsizliğin anahtarı veya ardına kadar açık duran kapısıdır. Meğerki dünyanın en kıt nimeti olsun ve bir tek insan onunla şöyle iyice karnını doyurmak istedi mi etrafındakiler mutlak surette aç kalsınlar. Ben bu kadar zıddı ile beraber gelen ve zıtlarının altında kaybolan nesne görmedim. Kısa ömrümde yedi-sekiz defa memleketimize geldiğini işittim. Evet, bir kere bile kimse bana gittiğini söylemediği halde, yedi-sekiz defa geldi; o geldi diye biz sevincimizden sokağa fırladık(...)Nihayet şu kanaate vardım ki, ona hiç kimsenin ihtiyacı yoktur. Hürriyet aşkı (....)Bir nevi snobizmden başka bir şey değildir. Hakikaten muhtaç olsaydık, hakikaten sevseydik, o sık gelişlerinden birinde adamakıllı yakalar, bir daha gözümüzün önünden, dizimizin dibinden ayırmazdık.”

       

Aslında halktan hiç kimse hürriyeti tam manasıyla anlamadığı için bu gelişler sadece üst tabakadaki inanların çıkarları doğrultusunda olmuştur. Halk ise hiçbir şey anlamamasına ve ne kazanıp ne kaybettiğinin farkında olmamasına karşın bu gelişler için hep sevinir. “Saatleri Ayarlama Hürriyeti” geldiğinde de halk yine sevinmiş ve desteklemiştir ancak bu kurumun düzmece ve sadece Halit Ayrancı’nın, Hayri İrdal’ın ve çevrelerinin çıkarlarını karşıladığının farkında değillerdir, işin ucu onlara dokunana değin de farkında olamamışlardır.

     

İkinci ve üçüncü bölümlerde Tanzimat döneminde toplumun belli zümrelerinde hâkim olan her şeyin iyisi batıdadır, eski olan her şey kötüdür ve yeni ise tüm eksikliklerine, kusurlarına rağmen iyidir algısına karşı yapılan eleştiriler ön plandadır.

 

"Yeni diyorum, yeni. En büyük harflerle y-e-n-i. Yeninin olduğu yerde başka hiç bir şeye lüzum yoktur"

     

Viyana’da eğitim gören Dr. Ramiz tıpkı Erasmus’tan dönen bir İTÜ’lü gibi her şeyin iyisinin Avrupa’da olduğunu savunur, sürekli oraya özlem duyar. Bu özlemde Türkiye’de ona öğrendiğini icra etmesine imkân verilmemesi de bir etkendir. O dönemde bilime verilmeyen önem, Dr. Ramiz üzerinden eleştirilir.  Dr. Ramiz’in Hayri İrdal’a koyduğu “Baba Kompleksi” teşhisi ise halkın Osmanlı İmparatorluğuna yani babalarına karşı duyulan komplekstir. Bu dönem toplumun pek çok kesiminde görülen geçmişi beğenmeme, geçmişi tamamen silerek değişme isteği ama nasıl değişileceğinin bilinmemesi, daha güçlü babalara (geçmiş devletlere) sığınma isteği ama onların taleplerinin büsbütün yorması ve başa dert açması gibi sorunlar metafor üzerinden anlatılır.

           

“...bakın etrafa, hep maziden şikâyet ediyoruz, hepimiz onunla meşgulüz. Onu içinden değiştirmek istiyoruz. Bunun manası nedir. Bir baba kompleksi değil mi? Büyük, küçük hepimiz onunla uğraşmıyor muyuz? Şu Etilere, Frikyalılara bilmem ne kavimlerine muhabbetimiz nedir? Baba kompleksinden başka bir şey mi?”

     

Diğer yandan Halit Ayrancı’nın Saatleri Ayarlama Enstitüsünün kuruluşu sırasında aldığı neredeyse tüm kararlar o dönem yavaş yavaş tüm dünyayı etkisi altına lamaya başlayan Kapitalizmi işaret eder. Enstitüye sadece akrabaların kabulü, işe adam üretmek yerine adama iş üretmek gibi durumlar ile Halit Ayarcı, Hayri İrdal ve Âsaf Bey karakterleri üzerinden akraba ve tanıdık kayırma durumu eleştirilmektedir.

 

“(…) Müessesemize tam referansı olmayan, iyi tanımadığımız kimse giremez. Bunun için de prensibimiz gayet sağlam. Memurlarımızın yarısı, kendi akraba ve yakınlarımız olacak. Yarısı da dışarıdan güvendiğimiz yüksek insanların tavsiyelileri.”

     

Son bölüm olan, Cumhuriyetin ilk yıllarını ve devamını ele alan “Her Mevsimin Bir Sonu Vardır” bölümünde bu kez işin ucu kendine değene kadar destekleyen ama kendine değince tepki gösteren halk eleştirilmektedir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılan pek çok inkılapta bu durum gözlenmiştir. İnsanlar inkılapları kendi çıkarlarından feragat etmedikleri müddetçe kabullenmişler ve ses çıkarmamışlar ancak eğer çıkarlarına aykırı bir durum söz konusu olmuşsa derhal yıkmaya çalışmışlardır.Bu bölümde saat şeklinde binalardan oluşmuş bir mahalle plânlayan Hayri İrdal ve Halit Ayarcı tepkiyle karşılanmıştır. Çünkü herkes kendi çıkarını düşünmektedir ve evlerini çocuklarına, torunlarına bırakacaklarını söyleyerek buna izin vermezler. Oysa enstitüdeki tüm yeniliğin yanında olan insanlar kendi çıkarları söz konusu olduğunda yeniliğe karşı tepki gösterirler çünkü artık bu ‘hürriyet’ onlara da dokunmaktadır. Romanda bu duruma karşı çıkan bu karakterler üzerinden yenilik taraftarı olup da kendi çıkarları söz konusu olduğunda geri adım atan insanlar eleştirilir. Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nü denetlemeye gelen Amerikan heyeti bu enstitüyü gereksiz bulur. Çünkü içlerinden biri 0135’i arayarak saatin kaç olduğunu öğrenir ve şöyle der:

 

“Böyle bir kolaylık varken bu müesseseye ne lüzum var?”

     

Bu heyet, enstitünün kapanmasına karar verir. Bunun üzerine Halit Ayarcı araya girerek kapanmasını engeller ve kararı düzelttirir. Bu durumda enstitü kapanmaz, gereksiz olduğu hâlde var olmaya devam eder. Enstitünün kapatılmaması romanın bitmediğini birtakım gereksiz işlerin ve romanda eleştirilen şeylerin devam edeceğini gösterir.

     

Sonuç olarak Saatleri Ayarlama Enstitüsü, karakterler üzerinden farklı dönemlerin bozukluklarının eleştirildiği romandır. Halit Ayarcı tarafından Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nün kapatılma kararının tashih ettirilmesi romanın bir sonuca varmadığını ve bu romanda eleştirilen bu bozuklukların hâlâ devam ettiğini, edeceğini gösterir. Ve maalesef bu bozukluklar, romanda eleştirilen dönemlerde sınırlı kalmayarak günümüzde bile hala devam etmektedir.

 

Kitap okuma kulübüne bir öneri olarak, her ne kadar kitap seçimlerimizde belli konular üzerinden gidiyor olsak da, bu kitaptan sonar Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ını okumanın bu kitaptan sonra Tanpınar’ın ne kadar iyi bir dönem ve gelecek yorumcusu olduğunu anlamada yardımcı olacağını düşünüyorum.

                                                                                                                                                                                                                                                                                     

 

                                                                                                                                                                                                                                               

 

Sayfayı Paylaş :