HESABIM
GİRİŞ YAP

Hoşgeldiniz! Hesabınıza buradan giriş yapabilirsiniz.



Yardım
ya da
YENİ HESAP OLUŞTUR

Bilgilerinizi girerek yeni bir hesap edinebilirsiniz.



Hamza Alan

ÇOCUKLUĞUM

 

Maksim Gorki’nin Çocukluğum adlı romanı, Gorki’nin kendisine ait çocukluk anılarından oluşan otobiyografik bir yaklaşım ile yazılmış bir eserdir. Eser, yazarın özelinde ailesi ve genel olarak çevresi ile olan ilişkilerini ve yine genel olarak hayatında yer etmiş kişilerin hayat hikayelerini konu almıştır. Ayrıca eser, 19. yy. Rusya’sının sosyolojisine dair fikirler de barındırıyor. Eserin önem arz eden bir tarafı ise; Maksim Gorki gibi “normal” dışı bir tipin oluşumu ve gelişiminin basamaklarını inceleme imkânı sunuyor olmasıdır. Özellikle psikoloji ve sosyoloji gibi disiplinlere inceleme alanı tanıyan roman, aynı zamanda bu özellikleri akıcı ve betimleyici bir dil ile anlatan ve okuyucunun tahayyül yeteneğinin doruk noktalarının keşfine ant içmiş bir yazara sahip. Romanda bu özelliklerin de ışığı altında bir “hastanın” oluşumu karanlıktan kurtuluyor ve belki de aydınlanıyor.

 

Kitap hakkında konuşmadan önce kitabın niteliksel gerekliliğinden dolayı değinmemizin elzem olduğu bir husus var. Bu husus, bir şahsiyet olarak Maksim Gorki’nin hayatıdır. Sovyet yazar ve politik eylemci yönüyle Maksim Gorki, hayatının ilk yıllarında çalışma hayatının zorluklarını tatmış, sınıf mücadelesinin en kızgın noktalarında hayatına başlamış ve toplumun acımasızlığını iliklerine kadar hissetmiş bir kişilik. Gorki, gerektiği -kendi gerekleri açısından- gibi yaşamış ve hayatının akışı üzerine düşünmesi gerekenleri düşünmüş biri. Yaşadığı şeyler her ne kadar alışılmışın dışında olsa bile en kötüsü olmadığına dair bir fikir birliği sağlanır diye düşünüyorum. O halde bu kitabı roman yapan şey nedir? Sanırım bu tikel yaşam örneğini kitap yapan değer, Gorki’nin içinde bulunduğu paradigmanın dışına çıkma cesaretini göstermiş olmasıdır. Fakat bu eylem hafife alınacak türden alelade bir faaliyet değil bilakis kendi hayatının ve bir insan tümelinin devrimi diyebileceğimiz türden bir eylem ve yaşam biçimidir. Belirtmek gerekir ki işte Gorki’yi ayıran şey bu ruhun varlığı ve meydana gelişidir.

 

Yazarımız, babasının ölümü ile erken yaşta hayat gerçeğiyle tanışıyor. Bu durum her ne kadar dramatik olsa bile elimizde bulunan Gorki, tasavvurunu meydana getiren önemli bir olaydır. Gorki, babasının hayatından çıkmasıyla birlikte kendi üzerinde bulunan ve yaşadığı takdirde uzun bir dönem ağırlığını hissedeceği ilk iktidardan kurtulmuş oldu. Böylece yaşamının en önemli dönemlerini doğal iktidarın buyruğu altında değil en azından toplum yapısı gereği yapay iktidarın buyrukları çerçevesinde fakat iktidarın yapaylığının farkında olarak geçirmeye başladı. Bu yapay iktidar, -birçok kuvvet sayılabilse de- egemenliğin görünürde sahibi olan büyükbabası tarafından kullanılmaya başlandı. Fakat burada belirtmek gerekir ki; bu muktedirin haksız fiillerinin farkına varmak, babanın eylemlerinin farkına varmaktan daha kolay ve teşvik içeren haldedir. Bu açıdan, Gorki’nin hayatının geri kalanında -emsallerine kıyasla daha belirgin olarak- gördüğümüz iktidara yönelik pasif-aktif düşmanlık bana öyle geliyor ki bu teşvik ve nedenler dahili ile mümkün olmuştur.

 

Babaanne ve büyükbaba şahsında vücut bulan iki farklı yol, zihin gözlüğü veya yaşam biçimi… Bir yanda merhametli, ödüllendirici, teşvik edici bir anlayış; diğer yanda ise korkutucu, cezalandırıcı, nehyedici bir anlayışa sahip tanrı modeli ve bunun gündelik hayata yansımaları. Her ne kadar hayattan uzak tinsel bir bölgede konuşlanmış olarak algılanan bir din anlayışı olsa da din, bütünüyle hayatın ortasındadır. Bu açıdan Gorki’nin hayat felsefesini oluşturmasında bunların büyük etkisi vardır.

 

Yazımızın başında zikrettiğimiz ve kitap ile ilintili olduğunu iddia ettiğimiz başlıca disiplinlere kısa da olsa yazımızda değinmeye çalıştık. Fakat şimdi burada yazımıza ve yazarımıza politik açıdan bir bakış getirmek gerektiği kanaatindeyiz. Gorki’nin kitapta özel olarak incelediği ve derinlemesine yer verdiği tip ve sosyal tabaka incelendiğinde, bariz bir şekilde toplumun “işçi, sömürülen ve aciz” kesimine yoğunlaştığı görülmektedir. Yazar tarihsel açıdan, cari olarak kapitalist bir dönem geçiren ve bunun aksi yönünde faaliyetlerin olmadığı, dönemin Rusya’sına yerinden eleştireler getirmiştir. Genel olarak politik metinlerin satır aralarına iliştirilmiş, ezilen kesimlere dair cümleciklerin içlerini doldurmaya yönelik bir eser meydana getirmiştir. Özellikle eserde kişilerin şahsiyet sahibi olduklarına yönelik düşünceleri, dönemin kapitalist rejimlerine ve dünyasına karşı bir başkaldırı olarak nitelendirilebilir. Tarihsel süreç içerisinde gördüğümüz gibi, bu başkaldırı hiç de hafife alınacak türden bir fikir değil aksine milyonlarca insanın ölümüne doğru bir lokomotif rol üstlenmiştir. Ayrıca daha önceki paragraflarda bahsettiğimiz; sosyolojik ve psikolojik değerlendirmeler yazarın politik yönünü oluşturan yapı taşları olmuştur.

 

Genel olarak “basit” bir hayat hikayesi formatında kaleme alınmış bu eser, kendimizden de bir şeyler katmamız sonucunda değerli bir eser haline geldi. Bize göre bu eseri eser yapan içerisinde yazmayanlar…

 

Sayfayı Paylaş :