HESABIM
GİRİŞ YAP

Hoşgeldiniz! Hesabınıza buradan giriş yapabilirsiniz.



Yardım
ya da
YENİ HESAP OLUŞTUR

Bilgilerinizi girerek yeni bir hesap edinebilirsiniz.



Rümeysa Arslan

GÜVERCİN GERDANLIĞI

                                                                           ‘Noktası bir kitaptır aşkın’

 

Devir değişti, hayat değişti, bizler değiştik. Kullandığımız ne varsa değişti önce. Onlarla beraber hayatımız değişti. Biz fark etmedik kalır dediğimiz her şeyin gittiğini, değiştiğini. Büyük devletler kuruldu önce, bugün biri bile ayakta kalamadı. Tarih nice insanlar gördü kendini büyük sanan sonra kendi küçüklüğünde boğulan… Nice acılar gördü hiç geçmez sanılan. Hepsi geçti ama her şey tamamen değişti mi? Biz değiştik. Üzüldüklerimiz değişti zamanla. Sevindiklerimiz, sevdiklerimiz, korktuklarımız kayıp. Ama keder bizde kaldı. Sevinç, sevgi, korku… Hep aynı. Duygularımız hiç değişmedi. Onlarla anlam kazandı bedenimiz. Anlamlandığımız kadar anlamlandırdık dünyayı, duygularımızla şekillendirdik. Korkularımıza göre inşa ettik binalarımızı mesela. Ama en çok sevgimizle iz bıraktık dünyada. Sevgisi bedenine hükmeden insanlardan gördük ilk önce sevgiyi. Her baktığında aşkı, sevgiyi arayan ve ona bir beden tasvir eden adamlardan dinledik. Öyle ki onlar baktıkları bir pervanede bile onu gördüler. Sevgi ile baktılar ve onunla şiirler yazdılar Yunus gibi. Dilinden sevgiden başkası dökülmedi. Bazen onun coşkusu ile doldular ve yerlerinde oturamadılar Mevlana gibi. Semasında sevgiden başkası görülmedi. Adı bize ulaşmayanların sevgisi ulaştı. İsmi zamana yenik düştü, sevgisi çağlar atladı. Onların gözünden gördük sevgiyi. Bazen bülbülün güle bakışında bazen bir güvercinin gerdanlığında.

 

Değişen devre inat değişmeyen bir duygunun tarifini alıyoruz İbn Hazm’dan. Hem de sürgünde olmasının acısını yaşarken. Bize asırlar öncesinden haberlerini güvercinin kanatlarıyla değil gerdanlığıyla iletiyor. Aşka dair gözlemlerine geçmeden önce bir tanımla aydınlatıyor yolumuzu. Aşk ona göre ruhların önceden bölünmüş parçasıyla birleşmesi. Daha sonraki bölümlerde de yaptığı gibi bunu gözlemleriyle kanıtlama yoluna gidiyor. Adı sanı unutulmuş insanları taşıyor bugüne. Ruhların uyumları oranında birleşebileceğini ve sevgi bağının bu oranda güçlü olabileceğini ekliyor daha sonra, bugün insanların ortak nokta arayışlarının nedenini açıklar gibi. Aşkın mahiyeti bölümünü bir filozofun kaleminden çıkmış gibi düşünsel ögelerle donattıktan sonra aşkın belirtilerini paylaşıyor hastalık teşhisi koyan bir doktor edasıyla. İlk önce gözleri ele verir diyor aşığı. Bir tanım daha geliyor bu noktada, bu defa gözler için: ‘Gönül tercümanıdır göz’ diyerek gönlün dünyaya açılan penceresinden haber veriyor. Tanımın ‘gözler kalbin aynasıdır’ dizesi ile benzerliği bugün de gözlerin bu yönü hakkında hemfikir olduğumuzu düşündürüyor bana. Yine aynı bölümün devamında birçok belirtiyi saydıktan sonra bu konular hakkında yazdığı şiirlerle anlatımına renk katıyor. Yazarın bizzat okuyucuyla konuşması, birçok şiirine yer vermesi, hatıralar paylaşması ve hepsini tek kitap üzerinde düzenlemesi her zaman rastlanılan bir durum değil. Devam eden bölümlerde aşığın durumu paylaşmak için kullanacağı yollardan bahsediyor. Aslında gördüğümüzde anladığımız durumları büyük hassasiyetle sıralamış. Aşığın kullanacağı ilk yolun sözle ima olduğunu paylaşıyor ve sadece iki bileninin olduğu bir dilden olur diyor bu durumda konuştukları. Sözle imanın ardından göz işaretleri geliyor. Birkaç bakışın tarifini alıyoruz bu noktada. Gözlerle sevinci paylaşmanın, soru sormanın, onaylamanın inceliklerini anlatıyor. Devam ediyoruz artık sadece eski filmlerde görebildiğimiz mektuplaşma bölümü ile. Mektubun sevgiliye ulaşmasının, onu okuduğunu duymanın ve özellikle mektuba bir cevap almanın nasıl bir heyecan yaşattığını paylaşıyor. İki aşığın durumundan bahsettikten sonra sıra üçüncü kişilere geliyor. Eleştirici ile başlıyoruz bu defa. Eleştirici iyi bir dost ise nefsi terbiye edici bir rolü oluyor ama bu eleştiri sürekli kınama ise can sıkıcı olmaktan başka bir işe yaramıyor. Gözetleyici ile devam ediyoruz. Kendi ifadesiyle gözetleyici, verilmiş iki gözetleyici meleğe ek bir üçüncüsü. Sır olan aşkı ifşa etmeye çalışan kişi. Her yaklaşan bir gün uzaklaşmaya adaydır diyerek ayrılık bölümüne varıyoruz sonra. Dünyadaki hiçbir acının ayrılığa denk olamayacağını küçük bir kıssa ile anlatıyor bu defa, ayrılık ölümün kardeşidir diyen bir adama ‘doğrusu ölüm ayrılığın kardeşidir’ diyerek karşılık veren bir bilgenin ağzıyla. Ayrılık türleri hakkında da görüşlerini aldıktan sonra aşk konusunda öğütlerini dinlemeye başlıyoruz. Günahın çirkinliğini anlatıyor sonlarına yaklaşırken sayfaların. Nefse karşı aklın yol gösterebileceğini, ancak böylelikle Allah’ın nuruyla aydınlanılacağını ve doğru yolda kalınabileceğini yazıyor. Bu Güvercin Gerdanlığı ama senin kulağına küpe olsun der gibi bitiriyor kitabını.

   

 

Sayfayı Paylaş :