Modern Kimyanın Babası Ebu Musa Câbir bin Hayyan
Modern kimyanın kurucusu meşhûr İslam bilginidir. Tebe-i tâbiîndendir. İsmi Câbir bin Hayyân Abdullah el-Ezdî olup, künyesi Ebû Abdullah’tır. Horasanlı,Tuslu, Harranlı ve Kûfeli olduğu söylenen Câbir’in ailesi hakkında çok az bilgi vardır. İslam aleminde Sûfi, Avrupa’da Al-Geber ismiyle şöhret buldu. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle (tahmini 721 Tus İran-Horasan) beraber ve yaklaşık 815 (H. 200) yılında vefat ettiği kabul edilmektedir.
Aslen Türk olan Câbir bin Hayyan, Abbasî Halîfesi Harûn Reşîd’in sarayında yaşadı. Vezir Yahya bin Halid el-Bermekî’den himaye gördü. Asrının fen alimiydi. Bütün İslam alimleri gibi, fen ilmini, İslamî ilimlerle beraber okudu. Başta kimya olmak üzere; tıp, eczacılık, metalürji, astronomi, felsefe, fizik gibi ilim dallarına katkılarıyla bilinirdi.
Câbir bin Hayyân, Câfer-i Sâdık hazretlerinin derslerine devam etti ve hizmetinde bulundu.Temel din ilimlerini öğrendi. Bilimsel araştırmalarda özel metotlar geliştirdi. O zamanda meşhur olan simyanın (sihir ve büyücülerin, olması mümkün olmayacak şeyleri yapıyorlar gibi göstermeleri ve maddelerin altına dönüştürmeye çalışılması) bir fen bilimi olmadığını ispat edip, ondan ayrı olarak tecrübeye, analize ve matematiğe dayalı kimya ilmini kurdu. Böylelikle bugünkü modern kimyanın temelini atmış oldu.
Reaksiyonlar ve Atom
Câbir bin Hayyân, maddelerin atomik yapısını gösteren orjinal tespitler yaparak, kimyevi reaksiyonlarda belli miktarların belirli miktarlarla reaksiyona girdiğini söyledi. Atom hakkında, ancak asırlar sonra anlaşılabilecek şu sözleri söyledi: “Maddenin en küçük parçası olan “el-cüz’ü lâ yetecezzâ” da yoğun bir enerji vardır. Yunan bilginlerinin söylediği gibi, bunun parçalanamayacağı söylenemez. Atom da parçalanabilir. Parçalanınca da öyle bir güç meydana gelir ki, bir anda Bağdat’ın altını üstüne getirebilir. Bu, Allah-u Teala'nın kudret nişanıdır.” Bu sözlerden asırlar sonra yapılan atom bombası, atıldığı şehirleri yerle bir etti.
Kral Suyu, Kezzap ve Daha Niceleri
Teorisiz pratiğin hiçbir yere varamayacağını
belirten[2], Doğu ve Batı ilmine önemli ölçüde tesir eden ve Roger Bacon
tarafından ustaların ustası olarak da anılan Cabir bin Hayyan’ın ilk defa elde
ettiği birçok kimyasal bileşik ve madde vardır. Bunlardan bazıları, saf
kükürt tuzları, nişadır (NH4Cl-amonyum klorür), üstübeç [2PbCO3.Pb(OH)2],
cehennem taşı (AgNO3-gümüş nitrat), kezzap (nitrik asit, HNO3), zaç yağı
(sülfürik asit, H2SO4), güherçile (hint) (Potasyum nitrat-KNO3), sirke asidi
(CH3COOH-asetik asit), süblime (HgCl2-civa klorür) ve kurşun şekeri
[Pb(CH3COO)2-kurşun asetat], sülügen (civa oksit), arsenik oksit, şap ve
hidroklorik asittir (HCl).[1,2,3] Cabir ayrıca nitrik asitle hidroklorik asidi
birleştirerek (3 HCl+1 HNO3) o gün için altın ve platini çözen tek madde
durumundaki yeşilimsi-sarımsı çözelti (kral suyu) elde etmiştir. Paslanmayı önleyen madde
geliştirmiş, Razi’ye etanolü bulması yolunda ipucu vermiştir.[4] Batılı bazı
bilim adamları optik ve mercekler kanununun keşfini de Cabir bin Hayyan’a
dayandırır.
İmbik ve Damıtmanın Keşfi
Organik
maddelerin distilasyonuna büyük önem veren[2] ve dünya üzerindeki ilk kimya
laboratuvarını kuran Cabir bin Hayyan, tabiattaki maddelerin saf olmadığını
belirtmiş ve bunları saflaştırarak saf elementler elde etmeye çalışmıştır. Mesela
suyu tekrar tekrar damıtarak saflaştırmıştır. Cabir, kimyevi işlemlerde
kullanmak üzere tasarlamış olduğu aletlerle kimyaya büyük katkılarda
bulunmuştur. Bunlar arasında en dikkat çekenlerden biri, damıtmayı
kolaylaştıran, daha verimli ve güvenli bir şekilde yapılmasını sağlayan damıtma
imbiğidir.
İmbik: Arapça El-inbik kelimesiyle ifade edilen bu araç, içine konulan maddelerin ısıtılarak damıtılmasını veya ayrıştırılmasını sağlar.
Still Damıtıcı: Bu damıtıcı, karışabilen veya karıştırılamaz sıvıların karışımının ısıtılarak buharlaştırılıp yoğunlaşmasını sağlayan bir sistemdir. Parfüm, ilaç vb. üretiminde kullanılır.
Cabir bin Hayyan oksidasyon -yükseltgenme (metallerin yüksek sıcaklıkta ısıtılarak oksitlerine ayrıştırılması), bunun tersi olan redüksiyon-indirgenme (Redoks tepkimeler), buharlaştırma, süblimleştirme (saflaştırma-tasfiye), eritme, süzme, damıtma, kristalleştirme (billurlaştırma) gibi yöntemler geliştirmiştir.
Çeşitli metal ve çelik üretim usullerinin geliştirilmesi, deri ve bez boyalarının hazırlanması, kükürtlü bileşiklerden arsenik ve antimuan, bitkilerden yağ elde edilmesi, metallerin saflaştırılması, kumaşın boyanması, su geçirmez elbiselerin cilalanması, manganez dioksitin cam yapımında kullanılması ve günümüzde hala kullanılan camın renklendirilmesi gibi buluşları da gerçekleştirmiştir.[1,3,4,5] Cabir bin Hayyan ve diğer İslam alimleri vasıtasıyla Avrupa dillerine geçmiş kimya ile ilgili bazı tabirler de vardır. Alkol (el-Kuhl, Alcohol), üstün tasfiye aleti (el-İnbik, Alembic), alkali (al-kali, alkali), ismid (Antimon), aludel (kap-kacak), çinko asidi (tutti), mağara tuzu (Rec-ül-gar, realgar) bunlardan bazılarıdır.[5] Bu tabirler ve yöntemler günümüz kimyasında halen kullanılmaktadır. Bunlardan bazıları kireçleştirme (calcination), kristallendirme, filtreleme, sıvılaştırma ve arıtma olarak, modern kimyanın halen kullandığı ve vazgeçemediği tekniklerdir.
Avrupa’da Yüzyıllarca Okutulan Kitaplar
George
Sarton onu, “Orta çağların ilimler ansiklopedisi”
olarak değerlendirmekte, şöhret ve tesirlerinin, 17. asra kadar devam etmiş
olduğunu ifade etmektedir. Gerçekten 17. asra gelinceye kadar kimya bilimleri
alanında onun seviyesine kimse çıkamamış, kimse onu gölgede bırakamamıştır.
Doğu ve batı ilim dünyâsında ona denk ve onu aşan bir kimyacı yetişmemiştir.
Kimyâ
tarihçisi Leclerc; Histoire de la Medicine Arabe adlı
eserinde, Câbir bin Hayyân’ı orta çağların tartışılamaz en büyük alimi, ilmî
otoritesi ve derinliği ile benzeri olmayan bir üstat, metodu ile yol gösterici
olması bakımından büyük bir bilim teşvikçisi ve nihayet modern kimyanın
kurucusu ve tamamlayıcısı olarak değerlendirmektedir. İslâm aleminde, Ebû Bekr
Râzî, İbn-i Sinâ, Mesleme el- Macrîtî, Fârâbî ve daha birçok bilgin, onun
eserlerinin gölgesinde yetişip, olgunlaştılar.
Onun eserleri, farklı metodlarda
hazırlanmıştır. Mesela bazı eserlerinde, son derece kısa ve özlü bir üslubu
takip etmiş, hatta bazılarında semboller kullanmıştır. Bazı eserlerinde
ise ayrıntılı ve uzun anlatımlı bir yol takip etmiştir. Batılı ve doğulu birçok
bilgin, onun eserlerinden yararlandı. Batılı bilginlerden Galileo, Francis,
Bacon, Newton ve başka bir çokları ondan çok faydalandılar. 17 ve 18. asırda,
batı ilim çevrelerinde meydana gelen birçok ilmî buluşların teşekkülünde, onun
eserlerinin büyük tesiri vardır. Özellikle bugün kimya biliminde mevcut
olan birçok orjinal keşif ve metodlar, hemen hemen bütünüyle ona ait veya
onun fikirlerinden kaynaklanmıştır.
Ünlü Fransız bilim tarihçisi M. Berthelot, Orta Çağlarda Kimya Tarihi adlı eserinde şöyle demektedir: “Aristo’nun mantık ilmindeki yeri neyse, Câbir bin Hayyân’ın kimya ilmindeki yeri de odur. Aristo, mantığın kurucu ve üstadı olarak kabul edildiği gibi, Câbir bin Hayyân da kimyanın kurucusu ve üstadıdır.”
Modern
araştırmacılar şöyle demektedirler. Eğer Câbir bin Hayyân çağımız teknolojisini
kullanarak aynı eserleri yazsaydı, modern sonuçlara ulaşırdı. Çünkü o,
tümevarım metodunu kullanıyordu. Yani maddenin en küçük parçasından araştırmaya
başlayarak, istediğine ulaşıyordu.
Bununla
beraber, dış gözlemlerinde tümden gelim metodundan da yararlandı. Yani maddenin
tabiî halinden en küçük parçasına kadar inceleyerek sonuca vardı. Francis
Bacon, bu metodu onun eserlerinden öğrenmiş, Dekart ise onu taklit etmiştir.O, deney yoluyla elde edilecek bilgi ve prensiplerin kat’i ve
değişmez olduğunu iddia etmedi. Aksine modern bilim çalışmalarında olduğu gibi, bunların zannî ve ihtimalî olduğunu belirtti. Onun metodunun esasını, “mazbut müşahede ve sağlam tecrübe” teşkil etmektedir. O, bu metodu ile hayal ve kuru faraziyelerle oyalanmamış, gerçek anlamda bir ilmi çalışma ortaya koyarak çığır açmıştır.
Câbir bin Hayyân; tıp, astronomi ve mantık, felsefe, fizik, mekanik gibi ilim dallarında da çalışmalar yaparak bunlarla ilgili eserler verdi. Usturlâp ( Güneş, Ay, gezegen ve yıldızın konumlarını gösteren astronomi aleti) hakkında yazdığı eseri gören alimler, eserin bin bölümden meydana geldiğini ve akılları durduracak üstünlükte olduğunu kaydetmişlerdir.
Yazdığı eserler, asırlarca İslam medreselerinde okutulunca, Endülüs Müslümanları yoluyla Avrupa’ya geçti. İslam dünyasında ve Avrupa’da kimya ilminde Câbir çağının sonu bir türlü gelmedi. Öyle ki, Avrupa’da bazı kimyagerler, kabul görmesi için eserlerini ona mal ederek, kendi eserlerine onun ismini yazdılar.
Câbir’in eserlerinin büyük bir kısmı(400 civarı eser deniliyor) kayboldu. Bunlardan yirmi yedi tanesi, Latince ve Almanca olarak Nürnberg, Frankfurt ve Strazburg’ta 1473-1710 yılları arasında basılmıştır.
Basılmış olan eserlerinden bazılar şunlardır: 1) Kitâb-ül-Beyân, 2) Kitâb-ül-Hacer, 3) Kitâb-ün-Nûr, 4) Kitâb-ül-İzâh, 5) Kitâb-ül-Istakas-is-Sâlis, 6) Tefsîr-ül-İstaka, 7) Kitâb-üt- Tecrid, 8 ) Kitâb-ül-Mülk, 9) Kitâb-ur-Rahme.
Oğuz Sezgin
KAYNAKÇA
Sezgin, O. (2016). Modern Kimyanın Babası Ebu Musa Cabir bin Hayyan. Erişim adresi
www.gercekbilim.com/ebu-musa-cabir-bin-hayyan-kimya/